25 Aralık 2010 Cumartesi

Alakasız

     Facebook sohbet listesinde adını gördüğümde bir kerede hatırlayamadığım insanlar olsun istemiyorum.Yüzeysel ilişkiler, samimiyetsiz selamlaşmalar, gece yarısı muhabbet edecek kimse kalmadığı için mecburiyetden birbirine laf atmalar vs vs bilmiyorum, çok..Çok kötü işte, gereksiz çünkü samimiyetsiz.Aynı düzenli fırçaladığım halde bembeyaz olmayan dişlerim için aldığım diş ürünleri gibi, samimiyetsiz.5 dakikada bembeyaz dişler, hadi canım?Peki neden para verip aldım?Bilmem, almak istedim, kanmak istedim.Almak derken Billie Jean'e hediye almalıyım, orjinal birşey olsun istiyorum ama aklıma gelmiyor.Gidip Mudo'daki o küçük gitarlı aksesuarı alıcam biliyorum, o yüzden kasmıyorum çok.Doğumgünü gecesinde giyeceğim elbise, bolero ve ayakkabıyı aldım.Uygun çorap bulamadım, yokluktan değil.Milyonlarca külotlu çorabım var, daha hiçç giyilmemiş bile var bir sürü.O yüzden karar veremedim.Saçlarımın diplerine krepe yapıp köpükle dalgalandırmayı düşünüyorum.Elbise gri, bolero siyah.Gri geçişli göz makyajı yaparım, göz makyajından başka da birşey yapmam.Biliyor musun blog ben göz kaleminden başka birşey kullanmam genelde ama insanlar bana çok makyaj yapıyormuşum muamelesi yaparlar.
     Odamı toplamalıyım, aldığım tüm kıyafetler minderlerimin üzerinde bir kez bile giyilmeden buruştu bile.O faturayı ödemeliyim, ama gitmek çok zor geliyor evime yalnızca 5 dakika uzaklıkta olan fatura ödeme merkezine.Ben kırmızı şarap severim blog, çok severim.Öyle söyleyeyim dedim.Midemle de arası iyidir şarabın.Yıllardır içtiğim halde bira bile midemi bulandırırken şarap bulandırmaz hiççbir şekilde, her kadehi daha da zevk verir.Topuklu ayakkabıyla dolaşıyorum evin içinde, daha kadın hissediyorum kendimi, her kadın gibi.Ama güzel, keşke biraz daha uzun olsaydım, güzel olurdu yani.Belki manken olurdum o zaman, birkaç cm daha uzun olsaydım belki şansım olabilirdi.Yok yok ben oyuncu olucam, mankenliğe gerek yok.Hem o zaman erkek arkadaşım varken topuklu giyemezdim büyük ihtimal.Nedense benimle aynı boyda ya da birkaç cm uzun erkeklerle çıkıyorum hep.Bir kere olmadı şöyle dalyan gibi sevgilim.Neyse canım, dert değil.
     Doğum kontrol hapı kullanıyorum ben uzun süredir kistlerim için.Şimdi ek olarak doğum kontrol işlevi de görüyor.Gece yatmadan önce içiyorum genelde, içmeyi unutuyorum bazen deli gibi kalkıyorum yataktan.Düşünsene hamile kaldığımı, off tamam dur sus düşünme.Sağ köprücük kemiğim acıyor, geçmedi kaç gündür.Acımasın, ben çok seviyorum köprücük kemiklerimi.Biraz daha çıkık olsalardı daha da severdim.Kargamı seviyorum, odamın köşesinde duruyor öyle biblomsu bi olay olduğundan habersiz.Çok tatlı ama, eski erkek arkadaşım almıştı ama hala seviyorum kargamı.Mumlarımı seviyorum, odama girdiğimde o kokuyu duymak güzel.Geçen gün Marilyn Monroe'lu iç çamaşırı aldım, çok mutlandım.Utanmasam hiçç değiştirmiycem, şaka şaka.
     Ve son olarak biri beni Puglia'ya götürsün.

19 Aralık 2010 Pazar

Mim

     Bir kişi seçtim ve onunla neler yapmayı sevdiğimi yazıyorummm.Ah Mona Lisa seni yazıam tabiki, neler yapmadık ki.. :)
     Mona Lisa lisede de en yakın arkadaşım olmakla birlikte o İstanbul'un bir ucunda ben İstanbul'un bir ucunda yaşasam da "üniversiteye gidince lise arkadaşlıkları biter" tezine nanik yaparcasına hala ve hala en yakın arkadaşım.Hatta şuan yan odada uyuyor kuzucuk.Biz onla neler mi yaparız?
     Eskiden yaşadığımız şehrin küçüklüğünden, sıradanlığından nefret ederdik.O kadar küçük ki kaybolmak bile imkansız derken gözlerimiz parladı aniden.Ve o günden beri hiçç bilmediğimiz sokaklara girip kaybolmak en büyük zevkimiz olmuştu.Market sevdamız vardı, her öğle arası, okul çıkışı, etüt çıkışı vs vs markete girmezsek olmazdı.Market bizim yuvamızdı lan!Kimi zaman çatlayan dudaklarımıza nivea sürmek, kimi zaman ısınmak için girsek de jelibon, cips ya da binbir çeşit çikolata almadan çıktığımız pek nadir görülmüştür.Sonra ne erkek keserdik be!Dersanede olsun, yolda olsun, cafede, orda, burda radarlarımız hep açıktı.Kesecek bir insan mutlaka bulurduk, aynı anda farkederdik.Hiçç olmamıştır "yaa geçen çocuğu nasıl görmezsin çok tatlıydıı" dedğimiz.Genelde "gözleri çok güzeldi" lafının üzerine "tamam gözler iyiydi ama elleri daha bir güzeldi" gibi yorumlar olurdu.Ben bu kadar ayrıntısına bakarken hiççbir zaman çaktırmasam da Mona Lisa en ufak bir bakışını eşek gibi çaktırırdı.Ben hep kızardım ona çok belli ediyor diye.Çaktırmadan kesme dersleri verirdim hey gidi günler heyyy...
     En arka köşede oturdum lise hayatım boyunca.Son sene de önümdeydi Mona Lisa.Facebook'ta dönen türlü videolar sınıf tarafından oyuncu kişiliklerimize iletilirdi, biz o videoları canlandırır, koparırdık ortalığı.Mala bağlayan gomşu teyze, havva başkan, al gırdın gırdın bunlardan yalnızca birkaçı.Ha bir de Bihter'le Behlül'ün efsanevi tango sahnesinin her figürünü çıkartmıştım ben.Ben Bihter olmuştum, o Behlül.Açardık müziğini, sınıfın ortasında yapardık o dansı ve millet yine iptal.Hiçç utanmazdık biz sınıfta, sahne gibi birşeydi.Dans ederdik, şarkı söylerdik, sürekli birşeyler canlandırırdık falan filan.
     İstanbul'a geldik sonra.Paramızın son demleriyle içki alıp Cihangir Parkı'nda otururduk.Hatta bir gün bir tinerciyle kanka bile olmuştuk.Sabah eve dönerken herkese günaydın demiştik kafamıza esince.Gecenin bi yarısı evde pijamalarımızda otururken "hadi Taksim'e gidelim" lafına hiççbir zaman hayır demezdik.Yolda şarkı söyleyenlerle beraber şarkı söylerdik.Şarkı söyleyen kimi görsek direkt gidip kaynaşır eşlik ederdik.
     Şu İstanbul ile ilgili anlattıklarım birkaç ay öncesine ait olsa bile artık yapmıyoruz be blog.Mona Lisa büyümedi hala ama ben çok büyüdüm bu birkaç ayda.Şimdi olsa yapmam sanırım bunları.Hatta Mona Lisa'nın barmenlerle olan ilişkilerine "Bana bak kendine gel, İstanbul burası.Götürürler seni ruhun duymaz.İnanma şunların aptal aşk masallarına elin barmeni kaç kız götürüyordur kimbilir ne aşkı hangi dünyadasın sen!Barmenle bardan elele çıkıp masum ve romantik bir aşk yaşayacağını mı sanıyorsun?Yatağında uyanırsın akşama bara gidersin, tanımaz bile seni.Bak Mona Lisa kendine gel döverim kızım seni" diye çıkışmalarım bile oluyor.
     Ya blog böyle işte.Mimlenenler; bilemedim ben onu.İsteyen yazsın.Başta zor geliyor ama yazarken gülümsetiyor insanı :)
    

15 Aralık 2010 Çarşamba

Garip, güzel ve "ait"

     Aidiyet duygusu...Hissettiğim şey belki tam da buydu.Birine ait olma duygusu, önceleri beni korkutsa da bilmiyorum işte güzeldi, garip ama güzeldi.
     Sevişmek...Garip ama güzeldi.Öyle önceden olduğu gibi değil ama, tam anlamıyla sevişmek.İlk defa tam anlamıyla sevişmek, garipti.Sanki doğada daha önce hiçç görmediğim bir rengi keşfetmiş gibi hissettim.Hiçç duyulmamış, hiççbir müzik aletinden çıkmamış bir sesi duydum sanki, bir nota daha eklendi sanki evrene.Hiçç almadığım bir koku gibi, sanki daha önce içindeki en ufak bi esansı bile bilmediğim bir koku gibi.Hiçç tatmadığım, yeni bir tat gibi.Daha önce hiçç dokunmadığım, böylesine sıcaklığı hiçç hissetmediğim bir ten gibi.Güzeldi.
     Gariptik, güzeldik ve artık tam anlamıyla birbirimize aittik..

12 Aralık 2010 Pazar

Erkekler bazen ne kaçırdıklarını bilmiyorlar!

     Çok sinirliyim çok asabiyim blog, bildiğin gibi değil.
     Oysaki ev arkadaşım evde yoktu, onun yerine şarap ve çerezim vardı.Duşumu almış, kremlerimi yağlarımı sürmüştüm.Billie Jean'i çağırmıştım.
     Ama o ne yaptı?Bütün ısrarlarıma rağmen uyumayı tercih etti!Genelde ısrar etmeyi sevmem ama neler neler söyledim, yok fayda etmiyor.Ona "gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu." dedim, güldü.Ama ben seni 84 saat 6 dakikadır görmüyorum dedim, güldü.Özlesen gelirdin dedim, sustu.
     Oysa ben onun sözlerini düşünmüştüm hep son günlerde.Aşk hem ruhla hem bedenle yaşanır, derdi.Ruhumla zaten gayet yoğun yaşadığım aşk bedenime de yansıyacaktı bu gece, bedenimize yansıyacaktı.Gelseydi!
     Uykusu varmış sa yorgunmuş da sabah 8de kalkmış da vs vs...Ben son 2 gündür toplam 9 saat uyudum.En son dün gece yemek yedim.Ama hiçç de umrumda değil bedensel ihtiyaçlarım geçmiyor onun önüne.Hem gelseydi burda da uyuyabilirdi, aptal!
     Neyse.Ben de pizza söyledim, 4 kişilik olabilir.Yanında 1 lt kolası olabilir.Hatta jumbo boy patates kızartması bile olabilir.Ama hepsini yiycem(bkz: depresyon mod)
     Umarım ben gecenin bir vakti evinde yalnız olan körpecik bir kız olarak kapıyı kuryeye açtığımda o kurye kötü niyetli biri çıkar bana deli gibi tecavüz eder de sen de vicdan azabından ölürsün Billie Jean!Hıhh!

8 Aralık 2010 Çarşamba

Hayat Güzel Tralal Laaaa

     Tanrı bana acıdı ve kaderimde resmen bir U dönüşü yaptı.Blog herşey şaka gibi.Rüyada falansam nolur uyandırmayın, iyi böyle.
     Dün gene oflayıp puflayıp yatağımda dönerken Billie Jean aradı.Cenaze ile kesin bir şekilde yollarını ayırdıklarını akşam eşyalarını vermek için son kez görüşeceklerini ve ona hayatında benim olduğumu söyleyeceğini söyledi.Kıyamam ya anlamış sonunda Cenaze'nin illet bir kız olduğunu, eğer çirkeflik yaparsa hazırlıklı ol dedi.Ben bu haberi duydum ya, Cenaze gelip beni öldürse bile suratımda tebessümle ölürdüm.
     Sonra ben bu mutlulukla son ses müzik eşliğinde dans ederekten hoplaya zıplaya bulaşık yıkarken bir telefon daha.Demez mi bu akşam bize gel diye, hem ablamla tanışırsın dedi.O an bayılır gibi oldum, zor tuttum kendimi.
     Telefonda halletmiş Cenaze'yle buluşmadı, eşyalarını bi arkadaşına vericekmiş o iletecekmiş Cenaze'ye.Neyse gittim evlerine.Ablasıyla birlikte yaşıyor, tanıştık.O kadar tatlı o kadar sıcakkanlıydı ki anlatamam.Özellikle benim gibi burçlara düşkün birine merhaba naber gibi laflardan sonra "burcun ne?" diye sormasıyla beni benden aldı.Blog düşünebiliyor musun Billie Jean onların evinde giyerim diye terlik almış, kalıcıyım yani yanlış olmasın! :)
     Tabi ben hemen hamarat Lilith modunda yaptım tiramisuyu.Beğendiler ikisi de, mutlandım.Sonra film izledik biz Billie Jean ile.Hani hep olur ya battaniye altında sarmaş dolaş film izleyen çift, işte o bizdik dün gece biz biz!Gerçi Billie Jean sonuna doğru uyukladı ama olsun o uyurken de çok tatlıydı.
     Kedisi de çok tatlı ya.Hatta sabah salona bir girdim Billie Jean'in kucağında kedisi, kızım diyor seviyor sarılıyor.Tanrım! dedim, işte çocuğumun babası!(tamam kabul, çok abarttım)
     Evi de çok tatlı, bahçesi harika.Zaten içeri bir girdim bir köşede gitarlar bir köşede piyano.Beni benden aldı resmen.Ama evi asıl güzel yapan o elektrikti.Ablası da Billie Jean de çok pozitif insanlar.
     Artık güveniyorum ona.Eskiden tek amacı benimle yatmak mı acaba diye kafayı yiyordum.Ama yok artık güveniyorum, yani bu kadar gelişme üzerine güvenmeliyim artık, bir zahmet.
     Blog resmen ruh eşimi buldum.Bir erkekte ne ararsam onu buldum!

2 Aralık 2010 Perşembe

Sıradan mim başlığı olmasın dedim ama, yok.garip alışkanlıklar falan filan

     Şimdi neye göre garip hangimiz kimiz ki normal dediğin nedir de garip kavramı olsun diye felsefe yapardım da, ne bileyim yapmıycam.İstemedim öyle birden.

     -Belki en cesur kıyafetleri çekinmeden giyerim ama güneş gözlüğü takınca bi tuhaf hissederim kendimi, bu da bi nevi alışkanlık.Düzenli olarak garip hissediyorum işte.
     -Telefon beklesem bile telefonum her çaldığında, günün en normal saatlerinde bile olsa mesaj geldiğinde heyecanlanırım.Hatta o mesaj Avea'dan ise içimden çohoş küfürler ederim.Hatta sana bi sır vereyim mi?Facebook bildirimleri bile beni heyecanlandırıyor lan, öyle adrenalin dolu bi hatunum işte.
     -Her kalabalık sokakta kulaklıklarımla müzik dinlerken kendimi o şarkının klibinde oynayan hatun zannederim.Gerçi bu o kadar garip bir alışkanlık değil bence, itiraf edin siz de öylesiniz biliyorum.
     -İnsanlara güvenirim, erkeklere bile.Garip olmasını bi kenara bırak bende bir alışkanlık oldu bu.
     -İnsanlara güvenmem, bu da öyle bir alışkanlık işte.(yukarıdaki maddeyi yazınca abartma Lilith o kadar da güvenmiyorsun sanki bilmiyoruz karşındakine inanana kadar kaç tane komplo teorisi ürettiğini, hatta kendini bazen Truman Show'da hissettiğini, dedim ve bu maddeyi yazdım.)
     -Dediğim gibi bazen Truman Show kafası yaşarım.Sonra abartma Lilith, kendini bu kadar önemseme derim.Niye bu kadar insan seni kandırmak için uğraşsın ki?
     -Tırnakların uzamasına o tırnağın bir nehir misali nereden doğduğuna kafam hiççbir zaman basmamıştır, basmayacaktır.
     -Hiççbir zaman düzenli kullanasam da cilt bakım ürünü alırım sürekli.Bi nevi vicdanımı rahatlatır.Hatta o ürünleri rafımda görünce bir bakmışım siyah noktalarım kaybolmuş falan filan.
     -İnsanların konuşmalarını direkt kaparım, çok karaktersiz bir konuşma tarzım olduğunu düşünürüm sonra.Ama bütün gün sohbet edince geçiyor işte, hastalık gibi birşey işte bulaşıyor engelleyemiyorum.
     -Bulaşmak, hastalık deyince aklıma geldi.Mantığının gayet basit olmasına rağmen hastalıkların nasıl cinsel yolla bulaştığına anlam veremem.Evet, ona da hayatım boyunca kafam basmıycak.
     -Ben evde beklerken ekin beni saatlerce gelmeyin ama dışarıda buluşacaksak 5 dk bile geç kalmayın nolur.Hele bir mekana erken gittiysem ve bekliyorsam çalışanların "hahaa salağa bak ekildi ekildi ekildiiii!" diye bağrışlarını duyar gibi olurum.(ki garsonluk yapmaya başladıktan sonra anladım, sen orda siparişleri yetiştirmeye çalışırken aklına bile gelmiyor elalemin ekilme maceraları)
     -Birinin gözünün içine uzun süre bakamam.Bakabilirim ama göz göze uzun süre kalınca böyle boğazımda bi düğüm desem değil ılık birşeylerin akması desem değil, neyse işte öyle bir garip olurum.(hele ki benim için özel biriyse)
     -Koy götüne rahvan gitsin desem de bazen olabilecek her ihtimalin doğuracağı nur topu gibi milyonlarca ihtimali bile düşünürüm.
     -Billie Jean.(garip bir alışkanlık oldu artık bende, geçmiyor, durduramıyoruz.durum vahim anlayacağın)

30 Kasım 2010 Salı

Bu başlıkta da "Billie Jean" ismi geçmesin diye uğraştım, ama olmadı galiba

     Öldüm öldüm dirildim.Kendimi çikolataya verdim, içkiye verdim yok anam hala aşığım.Ve yeni gelişmelerle burdayım.(zaten radyo sinema tv okuyorum karar verdim Billie Jean ile olan hikayemizi dizi falan yapıcam)Bu arada düzenli olarak anlatıyorum bu hikayeyi, bi nevi arşivliyorum yani yaşadıklarımı.Unutmayalım, unutturmayalım falan filan.
     Bazı kızlar çok yapışkan blog, mesela Cenaza.Sana Billie Jean Cenaze'den ayrılmış desem?Senin sesini duymaya, yüzünü görmeye tahammül edemiyorum, her çalan telefonda geriliyorum acaba sen misin diye, demiş desem?Cenaze hala Billie Jean'in çaldığı yerlere gidince Billie Jean onu "eski kız arkadaşım" diye tanıştırıyor ve Cenaze bu sözün üzerine "Bir şarap alabilir miyim?" diyor desem?Biliyorum bak şimdi sen de sinir oldun benimle birlikte.Ya işte bazı kızlar böyle yapışkan anam, bırakmıyorlar adamı.
     Cumartesi günü de geldi benim çalıştığım yere, krizler geçirdim delirdim yine orda da kimseye belli etmedim allahtan.Billie Jean onun yanına gitmedi başta, sonra bir baktım aynı masadalar.Cenaze, yanına oturmayan Billie Jean'in yanına zıpladı tabi hemen.Ne ara attı nasıl çaktırmadı bilmiyorum ama bana mesaj atmış "Neden geldi bilmiyorum.bana da sürpriz oldu.." diye.Çok güzel bir sürprizdi, aman ne güzel!Neyse bunlar beraber çıktılar ben yedim tabi kendimi.Ertesi gün, yani dün Billie Jean aradı buluşalım dedi.Buluştuk konuşuyoruz, garibimin de bir sürü derdi var.Yeni eve taşındı orda sorun var, Cenaze hayatından çıkmıyor, sesi kısık iğne oluyor, ailevi sorunları var, bizim patron kafayı yedi ordan ayrılmayı düşünüyor, yeni iş görüşmeleri falan filan.Kısacası ne aşk ne aile ne sağlık ne iş.Hiççbiri düzgün gitmiyor hayatında.Her neyse beraberdik işte, eğer yine sorunlarla boğuşmasaydı "O kız hala nasıl gidip gelebiliyor senin yanına?Sevgilin mi?Madem ayrıldınız neden böyle?Peki ben senin neyinim?Sevgilin değilim tamam ama o zaman neden beraber uyuyoruz?Açık ol sadece bedensel birşey mi?Ne yani tek istediğim açık olman, bir konumum yok sende" vs şeylerle beynini s.kmeyi düşünmedim değil.Gerçi bu cümlelerin altında yatan anlamı çok tatlı bir şekilde ifade eder, yine şaapmazdım beynini ama sorgulanması gereken konulardı artık bunlar.
     Bu nasıl ilişki anlamadım ben.Cenaze Billie Jean'e evlenme teklifi ederken, Billie Jean ayrılmak istediğini söylüyor.Garip.İkisinden biri sorunlu ama dilerim o taraf Cenaze'dir, ki öyle görünüyor.Of blog kafaları yiycem ölüyorum bitiyorum ama Billie Jean'e hislerimin geçici olmadığına inandıramıyorum.Ben inandıysam buna -ki inandım- herkes inanabilir bence, valla ciddiyim.Neyse işte buluşma süresinde inandırma çalışmalarım sürdü, o anlattı ben anlattım.Kıyamadım ama ya.Şimdi başlarsak sonra 2 gün sonra ayrılırsak çok büyük hayal kırıklığı olur benim için, dedi.Benim için olmaz sanki ya, aptal.Hala göremiyor.
     Falan filan derken onun işi vardı bıraktı beni eve.Ben de evde mal mal müzik dinliyorum, bir mesaj geldi.Heyecanlanmadım bile çünkü onun olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi."Bu gece sende kalmamı ister miydin? :)" demiş.Benim mesajı okumamla zıplayarak ev arkadaşımın odasına koşmam bir oldu tabi.Her neyse geldi sonra, beni kalbimden vurdu şarapla gelince.İçtik, güzelleştik, sarhoş olmadık, muhabbet ettik.Ev arkadaşıma bile söyledi "Ben Lilith'in duygularına güvenemiyorum.." diye.Ve ben odadan çıktığımda "ciddi ilişki" kavramını irdeliyorlardı ikisi.Ev arkadaşım sonra dedi ki dedi, Billie Jean benimle ciddi bir ilişki istiyormuş, sonuna dek gitsin istiyormuş.Anağm dedim, istemem mi çoğcum ya ben de istiyorum.Bıktım artık saçmasapan insanlardan, saçmasapan ilişkilerden.Hazır bulmuşum ruh eşim dediğim insanı, daha ne? :)
     Neyse saat 5 falandı sanırım artık Billie Jean sızdı her zamanki gibi sızdı yatağımın üzerinde.Yattım bir süre sonra ben de yanına.İzledim onu hatta bir ara annesi gibi hissettim kendimi.Nefesi mi gitti acaba diye panik oldum, sanırım aşk dedikleri böyle birşey lan.Bildiğin panik oldum o an, sonra sarıldım.O gece yastıklarıma sıkmama gerek yoktu parfümünü, kendisi yanımdaydı sonuçta.Uyudu o hep.Güneş doğmak üzereydi, hani böyle loş bir ortam falan.Birden boynumda dudaklarını hissettim yine.Yok beni boynumdan öpmesinler, hele Billie Jean hiçç öpmesin dünyadan kopuyorum astral seyahate çıkıyorum yeminle.Korkuyorum sonra geri dönemiycem diye, yok böyle bir his.Artık Cenaze yoktu hayatında, az biraz da olsa ben vardım.Bu yüzden engellemedim onu, en azından öpmesini.Sonra birden öpüşmeye başladık.Hiçç masum değildi ama, önceki öpüşme deneyimlerimde hep masum öpücüklerle başlamıştı herşey, bunda giriş-gelişme-sonuç içiçeydi.Tabi insan yatakta ve sarmaş dolaşken öpüşürse tabi masum olmaz.Ama güzeldi blog ya, olmayan dudaklarına kurban dedim.Henüz sevgili bile değilken çok ileri gitmek istemediğimi biliyordu, ve ona göre hareket etti.Bir kez daha aşık oldum.Yatakta dur dediğinde durabilen erkek gibisi yok."Tamam pes ediyorum" deyip gülmeye başladı, ben de güldüm.Sonra sarıldı uyudu tekrar.O an huzurdan ölebilirdim.
     Of blog, lan ben çok fena aşık oldum.Klbimin atışı normale dönsün nolur.Ortada Billie Jean falan yok şuan ama yine at koşturuyor kalp atışlarım, görsem kalp krizi geçicircem herhalde.Giderken öptüğü sağ köprücük kemiğimi böyle vücudumdan bi ayrı hissediyorum yani, o derece.

Not:yazıyı yayınladıktan sonra yayınlandı kaydı görüntüle zartzurt çıkıyor ya bir sayfa işte bu yazıdan sonra çıkan sayfadaki reklamın "Cenaze Nakil İşlemleri" olması da evrenin bana bi mesajı bence.Hadi kızım yaylan diyoruz yani Cenaze'ye, naklol bi git yahu.

25 Kasım 2010 Perşembe

Billi Jean must be my lover, lütfen yani

     Pia, yorumunu gördüm ve yazıyorum. :) O kadar sıkıldım ki bu yaşadığım durumdan bloga anlatmak bile gelmiyordu içimden yazmadım o yüzden günlerdir..
     Evet hala metres tadında bir hayatım var.Önceki yazıdan devam edecek olursam eğer, o yazıdan sonraki gün bayram tatili nedeniyle ailemin yanına gittim.Giderken bavulumla uğradım çalıştığım yere ve Billie Jean sahnedeydi.Onu görüp gözlerimin parlamasıyla Cenaze'yi görüp kulaklarımdan ateş fışkırması bir oldu.Öyle garip bir çift işte bunlar, insanda göz kulak bırakmıyorlar.5-10 dakika durdum, para almaya gitmiştim zaten.En son Billie Jean sahnede söylerken ben de söyledim içimden "I did it my way" diyerek yürüdüm gittim.
     Sıkıcı bir yolculuktan sonra ailemin yanındaydım.Haha dedim süper, Billie Jean ile iletişimsiz bir 10 gün, aman ne güzel.Ama hiçç öyle olmadı, her gün aradı, her gün mesaj attı neredeyse.Beni merak etmesi, konuşmak istemesi ve özlemesi..Bilmiyorum garip geldi, hala benimle sadece bedensel birşey yaşamak istediğini düşünürken bedenimden kilometrelerce uzaktayken bile benimle sürekli iletişim kurması..Cidden garipti.Hava su, birbirine laf arasında söylenen şeyler, imalar derken bir mesajla şok oldum.Hatırlarsın blog -tabi yazdıysam, hatırlamıyorum anlatıp anlatmadığımı ama- bana asılan birkaç salak İngiliz ergen genç olmuştu, sevgili olduğumuzu söylemişti.Malum ingiliz kültürü işte çocuk sevgilin olabilir ama bensadece seni öpmek istiyorum hepsi bu ayağı yapınca arkadaş bombayı patlattı ve Billie Jean'le evli olduğumuzu söyledi.Çok güldük, o geceden sonra mekanda öyle bir muhabbet işte hahaaa evli bunlar falan filan.Bir de bilirsin blog, hep böyle şakalarla başlar ya nasıl olsa şaka muhabbeti var diye söylersin istediğini yaparsın sonra bir durum olursa "ee şaka muhabbeti işte" diye sıyrılabilme şansın vardır çünkü.Neyse işte konuya dönüyorum.O bana eşyaları topluyorum deyince ben de "eşyalar toplanmışşş benimle birlikte anılar saçılmışşş odaya her yereee sevdiğin o kokuuuu yok artık bu evde, ben kadınınnnn" diye bir mesaj attım ama harbiden geyiğine atmıştım.Ve işte o mesaj, "sen benim kadınım mı olmak istiyorsun.." şoklara girdim çünkü ilk defa smiley falan olmadan gayet ciddi bir şekilde açılmıştı bu konu."gereksiz bir soru bu, senin bir kadının var zaten." diye lafı tam yerine oturttuktan sona evet istiyorum ayağı yapmaktan da geri kalmadım tabi.
     Neyse işte İstanbul'a geri döndüm, gittim işe.Herkes kuru bir hoşgeldin derken, Billie Jean sarıldı öptü, ee insanların garipseyen bakışlarına maruz kaldık tabi.Ama herkesin aramızda birşey olduğunu anladığına da eminim.O gece bana sen beni özlemedin ayağı yaptı, soğuk davranıyormuşum.Lan ölüyorum ben orda, gitmişim onlarca parfüm arasından koklamaktan ölen hücrelerime inat Billie Jean'in parfümünü bulmuşum yastığıma sıkamadan uyuyamaz olmuşum adam bana hala sen beni özlemedin ayağı yapıyor.Mal ya.Gerçi o da haklı çünkü hiççbir şekilde belli etmedim ona.Neyse bir iş çıkışında daha yine beraberdik onunla.Ve yine bir şekilde bana geldik.Bitki çayını yapıp getirdiğimde yatağımda sızmış şekilde buldum onu.Çayları içtik ve yine bir şekilde onun yanında yatarken buldum kendimi.Omzuma başını koydu, bir yandan sarıldı ve öyle konuşuyorduk işte.Herkese karşı mı böyle olduğumu sordu.Aslında kız tribidir bu, "hayır canım sen farklısın diğerlerinden, o yüzden" lafını 50 kere söylesen 51. yi duymak isterler ya, aynen o moddaydı.Derken konu bize geldi işte.Cenaze'yle son 20 gün içinde 3 kez ayrıldıklarını, artık onu istemedğini, bittiğini falan söyledi.Ben orada ufak çaplı bir krizi geçirdim bunları duyunca tabi.Ama ite kaka da olsa hala onunla birlikteydi teknik olarak, hala sevgilisiydi onun.Sonra zaten boynuma yakın olan dudaklarını hissettim boynumda.Ruhumu okuyordu resmen.Bir insanı önce ya dudağından öpmüşsündür ya yanağından.Ama o beni ilk kez boynumdan öptü ve her zaman derim "boyun öpülmek için yaratılmıştır" diye, bence en öpülesi yerdir insan vücudunda.İçim eridi bitti resmen ama bende tepki sıfır, hala konuşmaya devam ediyorum.Sonra zaten vücudumu sarmış olan elleri daha bi sarıldı bana.Hatunlar anlar, boyut değiştiriyordu bu sarılma başka yere gidiyordu.Elimi tuttum ve çektim.Rahatsız oldun falan filan dedi, bana abaza muamelesi yapıyorsun sanki sana sadece vücudun için yaklaşıyormuşum gibi yapıyorsun dedi.Ve neden dedi, neden?"Olmaması gerekiyor..." dedim, daha bi çekildim kenara."O olduğu için mi?" dedi, "Evet" dedim."Peki ya o olmasaydı?" dedi, "Olurdu" dedim."O olmasaydı ve ben olsaydım onun yerine tabiki böyle davranmazdım."İnanmadı buna, onu istemediğimi ve rahatsız olduğumu düşünüyormuş beyfendi.Sonra baktı bana ve "Bulurum istesem başkasını, zor değil.Evet cidden çok güzelsin, çekiyorsun beni ama bulurum işte Lilith, en basitinden git Taksim'e var işte bir sürü güzel kız.Ama olay bu değil, ben onları istemiyorum böyle.Ben kimseyi istemiyorum, ben seni istiyorum çünkü seni hissediyorum..." dedi.O an sahnede Mahsun Kırmızıgül'e 54564135 kez kendisini sevdiğini söylettikten sonra "Ben de seniiiiiiii" diye haykıran Seda Sayan misali haykırasım geldi.Höd dedim Lilith dur bi sakin ol.Hiççbirşey demedim ama bir an tenim çatlayacak sandım.İçim o kadar sıcakken dışarıdan tam bir buz dağıydım.Bu dengesizliğe nasıl dayanıyor zavallı tenim, bilmiyorum doğrusu.
     Tekrar öpmeye başladı, sonra ten uyumundan bahsetti.Bizde olduğuna inanıyormuş.Güldüm, daha onu gördüğüm ilk gece yanından geçerken koluna değdiğimde hissetmiştim ben bunu.Herkesle olmaz blog, bilirsin.Garip bir elektrik olmuştu ve önce ondan hoşlanıp sonra bu elektriği hissetmedim.Evet ilk görüşte de birşey olmuştu ama ona dokunup o elektriği hissettikten sonra büyüdü hislerim.Bu arada herkesin farkettiğine eminim demiştim, harbiden farketmişler.Son günlerde gelip giden bir müşteri vardı.O demiş önce Billie Jean'e Cenaze'yle yakışıyorsunuz diye.Sonra Billie Jean "Cenaze menaze deme bana, aslında hiçç de yakışmıyoruz neyse biten birşeyin ardından konuşmaya gerek yok." demiş.Müşteri "Peki şu bardaki kızla aranda ne var?" demiş, Billie Jean şok tabi.Nereden çıkardığını sormuş adam da öyle hissettiğini söylemiş.Öyle bir elektriğimiz varmış.Ya işte böyle blog, insanlar anlıyor.Bizi sevgili sanan mı ararsın, sevgili misiniz diye soran mı ararsın bilmiyorum ama hepsi var.Üstelik adam yalnızca 2 kez bulundu mekanda ben varken.Yuh dedim.
     Neyse o geceden sonra ben yine saçma ama şirin bir mesaj attım böyle ben özledim sanırım seni yok yok eminim aslında bu mesajı niye attım bilmiyorum ama öyle bi yazıyım dedim tarzında birşeydi.2 gün sonra da olsa bi mesaj geldi.Yok neymiş mesajlarımda hep bi sanırım varmış, ben emin değilmişim kendimden, net değilmişim hatta duygularımdan emin değilmişim, yok efendim aslında ne hissettiğini ve istediğini bilebilecek olgunluğa sahipmişim, falan filan.Dedim madem anlaşılmamışım ee bi anlatayım.Billie Jean dedim ne belirsizliği ben bildiğin aşığım sana.Özlemedin diyorsun da onlarca parfüm arasından koklayarak buldum senin parfümünü ve o kokuyla uyudum resmen, belli etmedim kendimi çünkü bi ilişkin vardı ama madem bu noktaya geldik böyle işte durum.Bu mesajıma da cevap gelmedi ama daha 2 gün dolmadı bu gece bekliyorum cevabı.
     Bu arada alkol yasaklanmalı, pek hatırlasam da sağolsun telefonum yardımcı oldu.Son arananlarda Billie Jean var, hem de saat 4.12'de.Ama Mona Lisa'ya Billie Jean'i ara dediğimi hatırlıyorum, o an yatakta ve konuşamayacak durumda olsam da.Açmamış telefonu ama, hem konuşsam hatırlardım sanırım hem de eksilen kontör yok.Böyle işte.
     Bu arada anlatmak istemiyorum diye triplere girerek başladığım yazı olmuş yine destan, hadi ben sustum.

7 Kasım 2010 Pazar

Metres

     2. kadın vakası bu.Tam da bu.
     Kendimi metres gibi hissediyorum.Billi Jean'in metresi gibi.Üçüncü Şahsın Şiiri'ni okuyorum bütün gün.Doğru demiş Atilla İlhan, güldü mü cenazeye benzerdi.Harbiden cenazeye benziyor Billie Jean'in sevgilisi gülünce.Cenaze olsun hatta onun blogtaki adı.
     O mu var ben mi varım?Cevap; ikimiz de..Ya da o var sadece bilmiyorum.Cidden bilmiyorum.Gecenin bi yarısı Billie Jean'in arabasında o kucağıma yatmış ben onun saçlarıyla oynarken Cenaze aradı.Sanki o an kucağımda yatmıyormuş gibi konuştu, sanki evinde öyle oturuyormuş gibi.Kavga ettiler.Cenaze arayana kadar biz çok huzurluyduk halbuki...
     Anlayamıyorum.Geçen gün Cenaze geldi cafeye Billie Jean'i almaya.Benim yanımda, bana inat hatta bana bakarak dedi "Hadi sevgilim gidelim artık" diye.İtiraf etmeliyim ki o an şimdi bunlar gidiyor ve deli gibi sevişecekler dedim içimden, Cenaze öyle bir çağırdı ki yatağa çağırıyor sanarsın.Gitiiler.Tam melankolik modda takılırken Billie Jean geri geldi, ruhsatı burada mı kalmışmış falan filan.Yalandı, gecenin ilerleyen saatlerinde cebinden çıktı ruhsatı.Sonra ben "İyi geceler Billie Jean" dedim ve çıktım.O kadar emindim ki birşey diyeceğine, bir şekilde beni durduracağına.Öyle oldu, birşey sordu arkamdan seslenip.Sonra mı?Yine beraberdik.Hatta beraber uyuduk o gece.Hiççbirşey olmadı, sadece uyuduk.Parmak uçlarıyla tuttu parmak uçlarımı, elimi tutamadı.Sarılamadı tam anlamıyla, hatta uyuyamadı bile.Gitti sonra.
     Kafayı yemek üzereyim, Med-cezir'e aşık olduğumu sanmıştım ama yok, o hiççbirşeymiş.Birşeyin gerçek olmadığını, gerçek birşey yaşadığında anlıyorsun.
     Gerçekten anlamıyorum.Bedensel birşey mi istediği?Öyleyse niye en çok yaptığımız şey sohbet etmek?Niye defalarca evimin kapısından döndü ve niye aynı yataktayken elimi bile tutamadı?Duygusal birşey mi?Peki neden hala Cenaze ile birlikte?Sanırım onun da kafası karışık..Ortada hiçç mi birşey yok diycem ama etrafımızdaki insanlar, onun sevgilisi olduğunu bilen hatta tanıyan insanlar bile sevgili gibi göründüğümüzü iddia ediyorlar.Noluyor?Bir anlam vermek istiyorum.
     Ya da boşver, anlamlandırmasak da olur.Hiççbirşey farketmez şuan, farketmiyor.Onunla olmak istiyorum sadece, o olsun yanımda istiyorum.
      "İster eğlen benimle, yüzünü bi görsem yeter..."

31 Ekim 2010 Pazar

Billie Jean is not my lover!

     Oha lan aşık oldum ben yine.Fena halde hem de.Şimdi sana bir 9 günlük gelişmeleri anlatıcam, beynin şoolacak.Uzun olacak sanki bu yazı, neyse.
     Şimdi ben cafe&bar tarzı bir yerde çalışıyorum ya, hah işte orda canlı müzik oluyor.Bende de müzisyen fantazisi var resmen.Birşeyler çalabilen ve sesi güzel olan erkeklerden çok etkileniyorum.Neyse işte bu çocuk geldi, tanıştık falan filan.Ama bizim aramızda bir etkileşim var, bilirsin hatunlar hisseder.Böyle gözümün içine bakarak konuşuyor allahım diyorum sana geliyorum, çok tatlı lan.Neyse gecenin sonunda herkes gitti mekan çalışanları olarak hepimiz aynı masadayız o da yanımda oturuyor.Konservatuvarda okuyup harçlığına ek olsun diye burda çaldığını düşünmüştüm ama yine de bi sorayım dedim.Ne okuyorsun diye sorduğumda güldü.Meğer bizim Billie Jean; yazılım mühendisliği bitirmiş, üstüne çalışmış.Sonra içindeki müzik aşkına engel olamayıp opera-şan okumuş.Üstüne bir de yüksek lisans yapmış yine müzikle ilgili bir bölümde.Şimdi de ses mühendisliği üzerine doktora yapıyormuş.Ben orda şok tabi."Bi dakika ya sen bunları kaç yıla sığdırdın, oha sen kaç yaşındasın ya?" moduna girdim ben o an.Sonra öğrendim ki benden 13 yaş büyükmüş.Çüş dedim, oha dedim, yuh dedim.Çok küçük gösteriyor ya hayatta inanmazsın o yaşta olduğuna.Ben 21 falan sanmıştım açıkçası.O da benim 18 olduğumu duyunca şok geçirdi, o da 23-24 falan sanmış.Garip.
     Neyse çıktık bir mekandan Mona Lisa ile beraber, o gece o da gelmişti çalışmaya.Hadi dedim Mona Lisa'ya Cihangir'e gidelim(biliyorsun Cihangir-merdivenler fantazimi)Arkamızda da Billie Jean vardı, baktım beraber yürüyoruz.Ona da dedim sen de gel diye, benden kaçmaz tabi.Neyse işte geldi o da sabahladık orda.Bir muhabbet bir muhabbet.Ama hasta kaldım, şok oldum.Bu adam benim ruh eşimdi!Hatta ben herkesin dalga geçmesine rağmen kızım olursa adı Okyanus olsun derdim, Mavi olsun, Gece olsun derdim.Ve Billie Jean bana dedi ki ben kızım olursa adını Okyanus koyucam.Zöööönk dedim kitlendim orda, ardından Gece ne kadar güzel bir isim kız için diy mi dedi.Ben orda bayılıyordum, ölüyordum."Senden çocuğum olsun istiyorum, gözleri senin gibi baksın" diyecektim de Lilith dedim sakin ol, kendine gel, abartma sus.Öyle işte sonra o eve bıraktı bizi ve apartmandan içeri girer girmez Mona Lisa'ya "Ya ben aşık olduuuum" dedim.Çığlık atıcam atamıyorum, delirdim ama delirdim.
     Ertesi gün tekrar o çıktı, çıkışta bizim yollarımız kesişti yine.Cihangir'e gittik, bu sefer yalnızdık.Yine ruh eşim olduğunu kanıtlayan yüzlerde cümle kurdu bana.Ben anlattım, o anlattı.Hayal ettiğimiz mıçmıç olmayan, çok romantik olmayan, herşeyden önce birer arkadaş gibi olan falan filan bir sürü özelliği olan sevgili tanımı bile aynıydı, biz aynıydık.Neyse birkaç gün sonra geldi müşteri olarak, çıkışta yine beraberdik.Yine sabaha karşı ayrıldık, apartmanın önünde dakikalarca konuştuk.Bu hepinizin bildiği bir öpüşme kriziydi.Hani o an öpüşmeniz gerekir, böyledir bu.Ama öpüşmezsiniz ya.Aynen öyle oldu.Bu işte bir gariplik vardı, zaten telefon numaramı bile almamıştı.
     Yine çalıştığım yerde çaldığı bi gece bi hatun geldi.Billie Jean ile gayet ilgili, belli bunlar yakındı.Hatun bana malak malak bakıyor hatta Küçük Sırlar'daki Ayşegül'ün zehirli bakışlarından atıyordu.Derken ben eve gidiyorum diye çıktım, kapının önünde tuttu beni.Nerdesin, napıyorsun, ne zamandır burda çalışıyorsun, her gün geliyor musun, nerede oturuyorsun, neyle gidiyorsun gibi bir sürü sordu sordu.Metro dedim, taksi dedim.Her gece mi taksiyle gidiyorsun diye diretti.O an anladım, o hatun Billie Jean'in sevgilisiydi.Sorularından belliydi işte kızsal birşeydi bu, hatunlar anlar.Son sorusuna "Hayır canım her gece Billie Jean bırakıyor beni eve, sonra da sevişiyoruz işte." demek isterdim.Onu haketmişti ama ne hikmetse asilliğimi bozmadım cevap verdim teker teker.Sonra bana çok yapay olduğumu biraz doğal olmam gerektiğini çok makyaj yaptığımı falan söyledi ki benim makyajım göz kaleminden ibarettir.Ruj, eyeliner falan kullanırım bazen ama o da kırk yılın başı yani.Hatunun cildi bozuktu biraz sanırım benim cildimde makyaj var sandı bundan bahsediyordu.Çözemedim açıkçası.Sonra kaç yaşındasın dedi, dedim 18.Aaa küçükmüşsün sen ya ayakları yaptı, ben 25 yaşındayım dedi.
     Ama hatunu gör iğrenç resmen.Kısacık birşey, zayıf bir de.Vücudu 10 yaşında gibi suratı 40 yaşında gibi.Acayip bi negatif elektriği var, yılan gibi suratı.Bir de esmer tene boya sarı saçlar.Üff midem bulandı resmen.Hayır bir de Billie Jean bana bi hatunda en çok kalçaya önem verdiğini söylemişti, hatta kalçamın çok güzel olduğunu söylemişti ahh ahh.Neyse bu kızda ne kalça ne göğüs ne vücut hiççbirşey yok.A yavrucum sen ne buluyorsun bu hatunda diyecektim de, sustum
     Neyse bu hatun 2 gün önce Billie Jean'in çaldığı gece tekrar geldi.Bana yine kötü kötü bakıyor, hatta Billie Jean şarkı söylemem için beni sahneye çağırdığında hatunun gözlerinden ateş çıktı, ben gördüm bunu.Bütün gece pis pis bakmalar, bana bakarak Billie Jean'e sarılmalar falan filan.Lan dedim 25 yaşındasın ama 15 yaşında ergen tribine giriyorsun şuan, ne iş?Neyse işte ben çıktım sonra, bu sefer yalnızdım.
     Gelelim dün geceyeeee.Sevgilisi olduğunu alenen öğrendim artık, bu yüzden bakmayı kestim Billie Jean'e.Hiçç tavır yapmadım, o eski sıcaklığımla konuştum ama bakmayı kestim.Sonra yanımda geldi.Lilith dedi, baktım.Birşey demedi, baktı bir süre.Sonra "Ara sıra bak bana da moralim yerine gelsin." dedi ve gitti.Şok oldum.Davranışları bana aşık olmuş gibiydi, ama sevgilisi vardı.Sevgilisi olmasa bile sanırım bana aşık olmamıştı.Ama öyle davranıyordu.Tüm amacı benimle yatmak olsa benimle sohbet ederek saatler geçirmezdi, her eve bırakşında kapıdan dönüp gitmezdi.Bir kez olsun hamle yapardı eve gelmek için.Ama yapmamıştı hiçç.Delirecektim artık bu belirsizlikten.Ama ne yalan söyleyeyim psikopatça da hoşuma gidiyordu.
     Dün gece yine beraberdik.O bana tantuni ısmarladı, ben ona waffle ısmarladım.Şiştik resmen.Sonra sevgilisinden konuştuk, ona kızın beni nasıl sorguya çektiğini anlattım.İnanamadı, şok oldu.Benden sevgilisi adına özür diledi, o kadar utanmıştı ki sevgilisinden gözlerinde gördüm bunu.Kötü oldu nasıl anlatamam.Hep böyle dedi, çok kıskançmış hatun böyleymiş hep.Ayrıca beni de biliyor az çok Billie Jean, ona neden karşılık vermediğimi neden nezaketle sorularını cevapladığımı sordu.Sen varsın dedim, senin sevgilin sonuçta dedim.Olay çıkarmaya gerek yok, o onun basitliğiydi seviyesine inmedim dedim.Billie Jean o an olgunluğuma hayran kaldı, çok olgun hareket etmişsin dedi.Haklısın, onun seviyesine inmemişsin dedi.Benim evin önüne geldik, hala sevgilisini konuşuyorduk.Aynı benim eski ilişkime benziyordu.Billie Jean nasıl benim ruh eşimse, onun sevgilisi ve benim kıskanç psikopat eski sevgilim de ruh eşiydi.Billie Jean ve ben gibi sosyal sıcak insanların diğer insanlarla iletişimini kıskanan iki salaktı ikisi de.Üzülme dedim Billie Jean'e, sizin aşamalarınızı yaşadık biz.Sevgiyle olmuyor, sevgiyi öldürüyor bunlar dedim.Haklısın dedi.İnsan başkalarına yöneliyor, sevgilinin senden ne kadar uzak ve ne kadar farklı olduğunu gördükçe etrafındaki sana yakın ve senin gibi olan insanları keşfediyorsun dedim.Gülümsedi, haklısın dedi.Bahsettiğim o kişi bendim, dedim ya blog biz ruh eşiydik.
     Hala kapının önündeydik."Sana kötü şeyler yapmıycam merak etme istersen gel bana sıcak birşeyler içeriz donucaz yoksa burda" dedim.Güldü, girdik içeri.Sohbet ettik yine, evimi çok beğendi.Saat sabah 7'ye geliyordu.Yatağımda sızdı resmen.Uyandırmaya çalıştım, uyanmadı.Kalk dedim donucaksın bari yorganın içine gir.Açtı yorganı girdi yatağa ama üstünü örtmeden sızdı yine.Ben örttüm üstünü, o an o kadar tatlıydı ki kalbim hızlandı böyle anlatamam, çok tatlıydı işte.
     Tam kapıdan çıkıyordum Lilith dedi, efendim dedim.Birşey demedi.Korkarsan eğer ben yan odadayım seslenirsin tamam mı dedim güldüm.Lilith dedi, efendim dedim.Korktum dedi.Daha şimdiden mi dedim, güldüm.Bariz bir yanına çağırmaydı bu.Evet onunla uyumak isterdim çok, ama yapmadım.Neden bilmiyorum ama yapmadım, gittim yan odaya.Bir ara kalkıp uyurken seyrettim onu, harbiden çok tatlıydı.Tamam dedim Lilith, yine aşık oldun sen.Uyudum sonra.
     O uyandırdı beni.Eğer şimdi gitmezsem akşama kadar uyurum burda dedi, güldü.Giderken öptük birbirimizi.Yanaktan tabi, arkadaşça.Aman ne arkadaşça!Ama o zamana kadar ayrılırken öper ya insanlar birbirlerini, o bile olmamıştı.İlkti bu.Elini bile sıkmamıştım, tanıştımız zaman haricinde.
     Neyse işte gitti sonra.Yatağıma gittim, hala sıcacıktı.Onun sıcaklığıydı.Hatta onun kokusu vardı.Uyudum.Uyandığımda herşeyi bir rüya sandım.Gerçek değil dedim, ta ki yastıkta kalan kokusu burnuma gelene kadar.   :)

22 Ekim 2010 Cuma

Ev Arkadaşı kavgaları vol.256853

     Sana ev arkadaşımdan bahsettim mi hiçç?Hayır.Sıkı dur öyleyse, bu yazıda baya bi bahsedicem...Aslında iyi aramız ama bazrn fena doluyorum, bu yazı da taşma anı olucak sanırım.Blogtaki adı Audrey olsun.
    Ev arkadaşı iyidir, seni kiranın yarısından kurtarır, evde senden başka nefes alan birinin daha olması güven verir falan filan.Başta herşey çok güzel başlar.Her yakın kız arkadaş üniversitede aynı evde kalma hayalleri kurar.Sen yemek yaparsın ben bulaşık yıkarım der, dalar işte öyle hayallere bilirsiniz.Ama hayaller öyle olmaz.Neyse bu kadar olgusal konu yeter, gelelim benim olayıma.
     Audrey ile ilkokuldan beri tanışıyorum, babası da öğretmenimdi hatta çok severdim.Kız benim kafadan gibi hafif uçuk duruyordu zaten karşıdan bakınca, tamam dedim olur.Ee bir de aynı bölümdeyiz, oha dedim süper.Ama anladım ki o kadar süper değilmiş, neden mi?
     Bu yazıyı yazmamın nedeni; cumartesi arkadaşlarım bize gelecek diye alıp şimdiden dolaba koyduğum carte dor'un yarısını yenmiş bulmam...Şimdi deme ama alt tarafı 5-10 liralık şey diye, önemli olan düşünmek yavrum.Ben geçen ay arkadaşlarım gelecek diye yaptığım tatlının toz şekerini bile kendi cebimden aldıysam, ortak hesaba dahil etmediysem o da bunu düşünmeliydi bence.Ya biz bu dondurmayı almadık beraber, gökten zembille inmedi ya herhalde Lilith almıştır demeliydi.Gerçi maşallah demiş ve afiyetle yemiş.Hayır olay cidden yemesi değil ama gecenin 2sinde işten geliyorsun eve acayip yorulmuşsun dolabı açıyorsun ve manzara bu...Ben çıldırmayayım da kimler çıldırsın lan.Gerçi halası vardı bilmiyordur kadın belki o yemiştir ama cidden delirdim o gece.
     Ben evi kedi besleme hayalleriyle tuttum, hayvanlara özellikle kedilere bayılırım.Evle ilgili en büyük hayalim kedi beslemekti, Audrey istemiyor diye besleyemiyorum.Param yok şu öğrenci halimle işe başladım, bildiğin menopozlu teyzelerin "ay yazık hem çalışıyor hem okuyor" dediği zavallı öğrenci sıfatındayım.Neden?çünkü paraya ihtiyacım var.Ama Audrey evimizin boş odasına 3. kişiyi kabul etmiyor.Halbuki bu beni aylık 200-250 liradan kurtaracak ve bu para maddi seviyesi normal olan bir öğrenci için küçümsenecek birşey değil.Dur daha bitmedi, abartmıyorum 2 günde bir çamaşır yıkıyor.Bunun nedenini hala çözemedim.Ama normali bu olmasa gerek.
     Oradan bakınca nasıl görünüyor bu sorunlar bilmiyorum ama üst üste gelince acayip büyüyor..Ne o kafa denkliği, ne yapayalnız olduğun İstanbul'da aynı şehirden geldiğin bir insanla birlikte yaşamanın sevinci, ne oturup kızkıza yapılan dedikodunun tadı...Hiççbirşeyi görmüyor gözün blog.
     Böyle işte blog...Şimdi gidip uyumalıyım.Yarın okula, oradan da işe geçicem.Malum, para lazım.Hayırsız baban beş kuruş göndermezse, ananenin emekli maaşıyla yaşamaya çalışırsan ha bir de durumu bilen ev arkadaşına 3. kişiyi alalım diye yalvarmana rağmen resti çekerse sana başka yolu yok, eşek gibi çalışacaksın.Gerçi tamam ananemden gelen parayla rahat rahat yaşıyorum ama ben gezmeyi tozmayı giyinmeyi süslenmeyi seven bir insanım.Haliyle bunlar için de ayrı bir bütçe lazım.Onu bunu bırak da cafenin kapısının önünde "merhaba canlı müzik var bu akşam, girmek ister misiniz?" diyenleri terslemeyin olur mu?çok koyuyor lan.

17 Ekim 2010 Pazar

Geceye Günaydın Diyelim

     Dün gece yine canım sıkıldı saat de 11 olmuş, ev arkadaşım kapıyı kitlemiş falan filan.Mona Lisa var benim yanımda da, en yakın arkadaşım olur kendisi.Hadi dedim çıkalım dışarı.O da benim hadi dememi bekliyordu herhalde, bir baktım 15 dk sonra yoldaydık.Taksime'e gidiyorduk tabiki de, ee bi İstiklal yapmadan olmazdı.Düşündüm de blog Taksim'e gidip de İstiklal'i yürümeden döndüğüm olmadı hiçç.Yağmur, çamur, hastalık, yorgunluk vs vs nolursa olsun İsitklal'e ayak bastım..
     Neyse işte dedim Mona Lisa'ya gel hadi Cihangir'e.Yolda "Malatyalı Dayı" adını taktığımız tekel bayiinden biralarımızı, çerezlerimizı, -istemeye istemeye söylüyorum- sigaralarımızı(başlamamaya hala direniyorum) aldıktan sonra koyulduk yola.Benim ev göründü ufukta(bak nasıl sahiplendim hemen) ben hemen rahatladım tabi.Neyse işte çimlere oturduk ıslak falan demeden.Sonra birkaç köpek geldi onları sevdik, sonra sahibiyle oturduk.Düzgün bir adama benziyordu, gece boyunca hiçç asılmadı, çok ilginçti bu.Bize bira falan aldı sağolsun.Tek sorun, bütün gece Demet Akalın şarkıları söylemesiydi.
     Sonra Erol abi geldi.Mona Lisa ile ikimiz kalmıştık koca parkta.Gitgide bize yaklaşan, sürekli elindeki torbayı soluyan yırtık giysili o adamı görünce korkmuştuk."Korkmayın, ısırmam." dedi bize.Biber gazıma davranmıştım ben hemen.Neyse sonra muhabbet ettik.Çok dertliydi Erol abi, eşi terketmiş onu.Kızı varmış göremiyormuş uzun süredir.Acıdım.Nerede yaşadığını sorduğumda, "Burada" dedi.Evi yoktu.Sonra şarkı söyledim ben onlara, saatlerce söyledim.Beraber söyledik sonra.Eğer dün gece oradaysanız, evet o şarkılar bizden geliyordu.
     Güneşin doğuşunu görmeye kararlıydık.Yağmur yağdı bi ara, herkes gitti.Biz kaldık yine.Islanmak bile güzeldi orada.Gerçi ıslanmak her yerde güzeldir de, ne bileyim öyle işte.Sonra ben Gizem'le konuştum.Her insan gibi ölenlerin gökyüzünde olduğuna inanırcasına gökyüzüne bakarak söyledim o şarkıyı Gizem'e.
     Güneş doğdu, biz de geri dönelim dedik.Ben tüm gece "geceye günaydım diyelim" diye sayıklamıştım.Sonra bi karar verdik Mona Lisa ile.Düşündük de burada kimse birbirine "Günaydın" demiyordu, birbirini tanıyan insanlar bile...Yolda karşımıza çıkan herkese günaydın dedik, herkese.Çöpçüye de, sarhoşa da, Avrasya Maratonu'na gidenlere de hatta bize salak salak bakan tiki kızlara bile.Herkese.Şaşırdı insanların çoğu, ama hepsi gülümsedi(tiki kızlar hariç)
     Sonra gitar çalan birilerini gördük, oturup şarkı söyledik onlarla da.Güzeldi.Kimse tanımıyordu birbirini, herkes orada tanışmıştı.Ama öyle sıcaktı ki ortam.Müziğin gücü buydu belki de.50 yaşında bir teyze bile bizimle şarkı söyledi.Cidden çok keyifliydi.
     Eve dönelim dedik artık, geri dönerken de herkese günaydın dedik.Evet 7-8 sularında Taksim'deyseniz ve günaydın dediyse size bi kız, o bendim işte.Günaydınnnnnn :)


not: çalıntı başlık.her ne kadar Teoman yazmış olsa da tüm gece "geceye günaydın diyelim" diye sayıklamama neden olan; sahip olduğu başlıktan ötürü D. nin son yazısıdır, ondan çaldım yani.Bilginize.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Karmaşık

     Çok karıştım, belki de o kadar netim ki o yüzden karmaşık geliyor etraf bana, bilmiyorum.Herşey çok garip gelişiyor, hiçç klasik dizi senaryoları gibi yaşamıyorum artık.Esas kızla esas oğlan birleşemiyor, diziye yardımcı erkek oyuncular katılıyor, esas oğlan bir önceki dizisinden kopamıyor.Ha bir de çok dengesiz bu esas oğlan ama boşuna Med-cezir demedim ona diy mi?
     Med-cezir'le fena koptuk blog, eskiden çalan her telefonumda "öff gene mi Med-cezir arıyor seni ya" derdi ev arkadaşım.Bakmazdım bile kim arıyor diye, o arardı hep beni.Şimdi mi?Şimdi onun araması umudu hiçç oldu, o kadar hiçç oldu ki çalan her telefonda "acaba o mu?" heyecanına kapılmayayım diye ona özel zil sesi atadım.Bizi anlatan o şarkı çalıyor, Malt-Olmaz...Aramıyorum, aranmıyorum.Falan filan.
    Med-cezir'in de bulunduğu arkadaş ortamında o başka biriyle gayet derin bir muhabbet ederken, yanımda oturan en yakın arkadaşıma "Kızım bizim bölümde bir çocuk var rastalı falan çok iyi birisi ya onların arkadaş grubuyla takılıyorum artık" dedim kısık bir sesle.Med-cezir hemen muhabbeti kesip "Sen de hep ibneleri bul zaten böyle!" dedi.O an ona "Sensin ibne, yeterince erkek olsaydın seviştikten sonra beni mal gibi ortada bırakmazdın!Hele böyle hiççbir şey olmamış gibi arkadaş ortamında gayet normal bir şekilde oturup muhabbet etmezdin benimle!" demek isterdim.Ama güldüm sadece.Evet tam anlamıyla sevişmemiştik aslında.Ama hiçç arkadaşça şeyler yaşamadık biz o gece.Ha ben o sarhoşluğa rağmen onu durdurmasaydım devamı gelecekti tabi.
     Neyse işte o kadar karmaşığım ki blog; o kadar karmaşığım işte..

10 Ekim 2010 Pazar

Tepkisiz

     Vücudum kaybetti sanırım birşeylerini.Olası gerçekleşen olaylar bile olmuyor artık, garip düşüncelerdeyim.Sarhoş olamadım geçen gün, yeteri kadar içmiştim üstelik.Haklısıni herkesin yeteri kadar anlayışı farklıdır ama benim 4-5 birayla beynim sulanmaya başlardı.Ama gel gelelim geçen gece 2 tekila shot ve 8 bardak vişne-votka üzerine dudaklarımın uyuştuğunu bile hissedemedim, ensemden beynime doğru bir uyuşukluk bile olmadı.
     Vücudum tepkisizdi artık, 4-5 birada kusarken o kadar içkiye rağmen midem dahi bulanmadı.Sonraki gün tüm boyunca birşey yemedim, hatta su bile içmedim doğru düzgün.Evet, acıkmadım bile.Sonra da 2 tabak bezelye, 1 tabak pilav, 1 tabak yoğurt, yarım ekmek, 4 gofret, 2 paket çerez, 2 bardak elma suyu, 3 bardak ice tea, 1 paket jelibon, 2 halley, 2 tabak dondurma, krem karamel, kek ve daha hatırlayamadığım bir sürü şey yedim.Vücudum o kadar tepkisizdi ki daha da yiyebilirdim.
     Hastaydım birkaç gün önce, deli gibi ateşim vardı.Boğazım şiş, burnum tıkalı ve sürekli hapşırıyordum.Düzenli ilaç bile kullanmaya başlamıştım yani o derece, ki bu benim için büyük başarıdır.Ama yine geçen gece deli gibi ıslandım, öyle böyle değil ama.Hani donuma kadar ıslandım derler ya, deyim olarak değil cidden donuma kadar ıslandım.Aynı gece 3 kez kuruyup 3 kez tekrar ıslandım.Hep üzerimde kurudu kıyafetlerim.Ertesi sabah zatürre olmayı beklerken burnumun açıldığını ve artık hiçç hapşırmadığımı farkettim.Vücudum onca şeye rağmen yine tepki vermemişti.Oysa hafiften yağmur çiselese bile benim başım ağrırdı hemen.
     Noluyor bana?Günde 5 saat uyku ciddi ciddi yeterken 13 saat uyudum bugün, arkadaşım uyandırmasa daha da uyurdum sanırım hiçç uyanıcak gibi değildim.Çok garip, yıllarca uyuma deseler uyumadan durabilirmişim gibi geliyor şuan, ama 5 dk sonra uyumuş olacaksın deseler ona da tamam derim.
     Bence bu kadarı fazla.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Artık "kendi" evim var

     Uzun süredir yazamadım, blogger kariyerim başlamadan bitecek sandım.Zaten 2-3 izleyicim var bloga başlar başlamaz da ara verince tamam dedim bitti bu blog işi.Ama yıkılmadım ayaktayım falan filan.
     Öyle modlardayım ki anlatamam.Kah Anadolu'dan İstanbul'a yeni gelip Haydarpaşa'nın duvarlarına bakan bıyıkları yeni terlemiş delikanlıyım, kah annesi kanser babası verem kız kardeşi motor olup da ev geçindirmeye çalışan Emrah'ım, kah..ımm...buraya örnek bulamadım.Kah Lilith'im işte.
     Onu bunu bırak da ev geçindirmek cidden zor işmiş ya, lan iki poşet birşey alıyorsun marketten bir bakıyorsun 50 lira tutmuş.Daha faturaları var kirası var osu busu var atamızdan yadigar bizde ata barı var da o bile çözüm değil yani, anlayacağın durum o kadar vahim.Ama işte arkadaşlar yurdun giriş saatinden yakınıp geri dönerken sen geceye devam ettiğinde bütün acısı çıkıyor, yiğidi öldür hakkını yeme.Psikopat mısın oğlum, yiğidi niye öldüreceksin?
     Böyle kafama göre de düzenledim çohoş oldu odam kırmızı-siyah.Oh mis.Daha eksiklerim var tabi ama toparlıycaz işte(bak yine ev hanımı gibi konuşmaya başladım, şu cümlenin tam da şurasına "hayırlısıyla" desem tam ev kadını ya bi mücevher kasasını andıran hiçç güzel durmadığı halde üst üste takılmış altın bileziklerim eksik yani, onlar da olsa ev hanımıyım)Dekorasyon olayını böyle hallettim halletmesine de öldüm resmen.Duvarlarımı ben boyadım, dolabımı da.Rafları yapışkanlı mobilya kağıdıyla kapladım.Duvar kağıdı yaptım bir duvarı, gerçi bir arkadaşla beraber yaptık onu o kadar da ben yapmış sayılmam.Ama tek meziyetim vefasızlık değilmiş bunu görmüş oldum.Yemek konusunda da öyle, güya öğrenci evi ama daha taşınalı 1 ay olmadı evde 3 kere mantı pişti, ben açtım haa hazır değil yani yanlış olmasın.
     İyisi mi siz oğlunuza alın beni, bana bu Med-cezir'den hayır yok zaten.Tiramisu da yapabiliyorum zaten, mantı da açarım.Badana boya işlerine de bakarımDikişten de anlarım az çok.Geçen gün bezelye de yaptım.Aaa ama bak bir de çok güzel su kaynatırım bak bildiğin gibi değil.
     Neyse ben gidip biraz daha çikolata yiyeyim, beni özleyin anacım(bu cümleyle birlikte 90larda çocuk oldum bak yine)

4 Ekim 2010 Pazartesi

Yalnız

     Yalnızdım.Ev arkadaşımla kavga ettim, en yakın arkadaşım beni ekti, diğer yakın arkadaşımın yurdun giriş saatine yetişmesi gerekiyordu, diğer arkadaşın akraba düğününe gitmesi gerekiyordu.Bir o vardı, yanımda olmasını istediğim bir o vardı zaten o an...
     Gelmedi o da gelmedi, yorgundu ona sorarsan.Başkası çağırdığında gitmişti yine aynı gece, ama yorgundu bana.Cihangir'e gittim, çok huzurlu orası be blog.Yalnızlığımı bir orası anlardı.Oturdum, içtim, düşündüm, ağladım, içtim, üşüdüm, ağladım, içtim, ağladım, içtim, ağladım...
     Elimde bira şişeleri ses yapıyordu merdivenden inerken.Gelenler kim diye baktı herkes, ben yalnızdım.Etrafımda bana laf atan gerzekler haricinde kimse yoktu onlar bile yanıma gelip bakkaldan birşey isteyip istemediğimi sordular.Sokak köpekleri bile grup halinde geziyordu, ben yalnızdım.Alt taraftaki parka indim, bir banka oturdum.Gelen ve yer bulamayan kalabalık arkadaş grupları küfür basar gibi baktılar bana koca bankı tek başıma kapladığım için, ben yalnızdım.Çok inceydi üstüm, çok üşüdüm yanımda o olsa ya da başka biri, belki yakın oturup ısınabilirdik ama, ben yalnızdım.Yolda yanımda biri olsa bir sürü gerizekalı gelip beni rahatsız etmezdi, hele o olsa bakamazlardı bile ama, ben yalnızdım.Karnım acıktı, günlerdir yemek dahi yiyemez olmuştum baktım fastfood camlarına kampanyayı gördüm, 2 menü 9,75'ti.Belki yanımda biri olsa o kampanyadan yararlanabilirdim ama, ben yalnızdım...
     İstiklal'i defalarca yürüdüm, her seferinde başka insanlar gördüm.Kim bilir belki onlar da yalnızdı.Ama o an iliklerime kadar hissettiğim soğuktan birşey varsa, o da yalnızlıktı.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Med-cezir

     Sular yükseliyor...
     Yükseldikçe boğulmam gerekir aslında, ama ben alçaldıkça boğuluyorum.
     Med-cezir dedim ona, o öyle işte.Biz öyleyiz onunla.Gelgitlerden oluşuyor herşey.
     4 sene önce enerjisine hayran olduğum erkek o, 4 sene önce durakta karşılaşıp selam versem mi vermesem mi diye düşünürken mal mal baktığım erkek.Başkası da olsa hayatımda hep içten içe etkilendiğim erkek."Kadınım" şarkısıyla sadece mahalleyi değil, ruhumdaki her noktayı inleten erkek.Doğru yerde, doğru zamanda birşeyler yaşamayı beklediğim erkek.Fallarımda çıkan erkek o, o "F" harflerini başkasına yorsam da hayatımın tek gerçeği olduğunu ispatlayan erkek.Tüm bunların hepsini yaparken hiççbirinin farkında olmayan erkek...
     Bir bira...Birbirinden kaçan gözler...
     İki bira...Birbirinden kaçan gözler...
     Üç bira...Birbirinden kaçan gözler...
     Dört bira....Birbirine kaçan eller...
     Beş bira...Sımsıkı tutulan eller...
     Altı bira...Birbirine kitlenen dudaklar...
Alkol...Herşeyi tetikleyen oymuş gibi duruyor ama, hayır.Ben ayıkken de sevişirdim onunla.Sadece biraz cesaret veriyor işte, bilirsin.
     Ağlayarak seviştiğim erkek.O görmese de duymasa da bilmese de hiçç, gözlerim dolu dolu öptüğüm erkek.Günün doğmaması için beni tanrıya yalvartan erkek.Yanında uyurken "acaba kapıyı kitledim mi?"sorusunu aklıma getirmeyen erkek, güvendiğim erkek.Uyurken seyrettiğim erkek o benim, uykusunun arasında el yordamıyla beni arayıp ondan uzakta olan bedenime rastladığında kendisine çekip sımsıkı saran erkek.O gittikten sonra kokusuyla seviştiğim erkek, yeleğini iyi ki bende unutan erkek.
     O gerçek olmayacağını bile bile her sabah yanında uyanmak istediğim erkek...
 

12 Eylül 2010 Pazar

Karşı Cinsten Soğuma Rehberi

     Bir yazı önce ballı reçelli karamelli anlattığım Dionysos'tan an itibariyle soğumuş bulunmaktayım, bunda Med-cezir adını verdiğim arkadaşın da oldukça etkisi var tabi.Kendisi düz görünen bir mantıkla olaylara aslında çok derin bakabiliyor.Bir arkadaşım daha var bir senedir ölüp bittiği çocuktan soğuttuonu bir gecede, o derece yani.
     Neyse bu olaylardan yola çıkarak karşı cinsten soğuma rehberi hazırlamaya karar verdim, ha diyeceksin şimdi bu benim ne işime yarayacak manyak mısın ne ayaksın kızım neden soğumak isteyeyim sevdiğim insandan falan filan.Adı rehber diye atlama hemen, öyle bir yazı işte.Sen soğu diye yazmıyorum, kendi soğuma nedenlerini anlatıyorum yani, tamam?Hah şöyle.
     1.Hacı ben kendini öven insandan nefret ederim, hani tamam öv ama bir sınırı olsun, sıyırma.Yok "ben biraz orjinalim" ayakları falan.Anaaağm olaylara gel.Böyle şakayla karışık tatlı tatlı öv aradan aradan ver gazı ama açık açık övüyorsan övme öl bence.
     2.Bu da önceki maddeye benziyor aslında ama bunun tarzı farklı.Kendini yükseltmeyen ama insanları alçaltan model bu, daha illet birşey.Yok efendim insanlar çok banal, yok insanlar çok sığ, hepsi aynı.Lan pardon senin kıçına buzlu badem mi sokuyorlar her gün hayır farkın ne yani?Ergen ayakları bunlar, "kimse bei anlamıyır ben bu dünyaya ait değilim" falan filan ama var yani blog ergenliği bedensel olarak geçirse de zihni ergen kalanlar var, inan bana.
     3.Bu da olaya bakış açıcıyla ilgili.Hani dersin anlatırsın birşeyler edebiyat parçalarsın felsefenin allahını yaparsın da sana ölü sinek bakışı yapar ya "ee bu mu yani" dercesine.İşte ben o insanın o gözlerini çıkarıp sineklikle ezmek isterim blog.Sen kendini parçalamışsın öyle derinleşmişsin ama adam hala ayağını sokmamış denize(bak çok imgesel konuştum sığlık kavramını irdeliyorum şuan)
     4.Kötü alışkanlıklarını sürekli gündeme getiren erkek.Bira bardağıyla "ısarıtah ulğoyeb" gibi fotoğraf çekilen vardır ya, bakarsın fotoğrafta iki kişi var sanarsın.Bira bardağı ve birayı içen insan.Her fırsatta sigarasız alkolsüz yapamam ben ayakları.Yok bugün 2 birayla duruyorum bak alkol ihtiyacımı karşılamadım falan filan.Ya da işte ben çok piçimdir ya aldatmadan yapamam vs vs ayakları, iyi bok yersin.Hayır yani aldatma dediğin gizli saklı yapılır ki etrafındaki insanla yarın sevgili olup olmayacağını bilemezsin, sen aldattığını anlatıyorsan sürekli salaksındır.Az biraz zeki olsan sadık ayağı çekip de aldatırsın be saf!
     5.Pısırık erkek.Nefret ediyorum nefret.Böyle arkadaş grubu içindesin biraz kalabalık falan.Tutulup konuşamayan kekeleyen yutkunan erkek vardır ya, hele muhabbetin en olmayacak yerinde saçma birşey söyler kimse onu takmaz o ısrarla tekrar söyler yine herkes başka muhabbete devam eder o da böyle durur bakar etrafa susar sonra falan başını öne eğip.Bildiğin eziktir o an, koşarak uzaklaşılmalıdır.(çok acımasızsın deme ama insan dediğin sosyal varlıktır sen en yakın arkadaşlarının olduğu grupta bile iki kelimeyi bir araya getiremiyorsan öl yani)
     6.Sana baban gibi davranan erkek.Yanlış yaptığını her fırsatta dile getiren, daha birşey görmedin sen bu seninki cahil cesareti ayakları çeken erkek.Hele birkaç yaş bile varsa aranda sürekli sana "toy" muamelesi yapan erkek.Aman yavrum sen çoh olgun çoh kişiliği oturmuş erkeksin, Adnan Ziyagil'sin sanki de bana akıl veriyorsun(olgun erkek deyince nedense zihnimde o karakter canlandı)Hayır yani bak öyle olsan bile senden 20 yaş küçük hatun takıyor boynuzları.
     7.Dövmesini, küpesini gözümüze sokacak şekilde fotoğraf çekilen erkek.Ateist olduğunu her yerde belli eden erkek.Bir de bunların kolundan tuttuğu ünlüyle kankavari poz verenleri vardır ki uzaklaşmak için koşmayı bırak ışınlanmalısın, o derece.
  
     Ay öyle işte bu liste böyle sürüp gider.aklıma gelirse eklerim daha zira sürekli yeni bir neden keşfekmekteyim.

9 Eylül 2010 Perşembe

Eylül Akşamı

     Belki benim kağıt param bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir, olamaz mı?olabilir...
     İşte ben sırf bu dize içinde bile taparım Bülent Ortaçgil'e, o nasıl bir aşktır nasıl dokunur insanın ruhuna ahh ahh..
     Tam da bu akşam, bir eylül akşamında yaşadım ben bu şarkıyı cidden yaşadım bak.Şimdi bir insan var, aslında yok ama var gibi, varlığını hissettirip yok olur gibi, yokluğunu hissetterip pat diye bir yerlerden çıkar gibi.Of öyle birşey işte.Dionysos olsun adı.Şarap tanrısı, zira kendisi oldukça düşkün içkiye :) Hayallerimdeki erkek değil belki ama güzel sanatlar okuyor, müzik okuyor ya yan flüt çalıyor.Şaka gibi di mi?Tabi sana garip gelmeyecek henüz tanımıyorsun beni, ama zaafım vardır benim güzel sanatlar okuyan insanlara.Muhabbeti falan çok iyi ya güldürüyor beni çok, daha ne isteyeyim.
     Kendisini yaşadığım bu küçük şehirden tanırdım ama adını beni feyste ekleyince öğrendim, allahım adı da o kadar güzel ki anlatamam.Onunla konuşurken her cümlenin sonuna ekliyorum, o derece taptım adına yani düşün bak.Aylarca kenarda beklettim arkadaşlık isteğini, o zamanlar sevgilim vardı ama bu çocuğa da zaafım vardı.Eğer kabul edersem muhabbet edip aşık olurdum o yüzden kabul etmedim, ama reddemedim de.Derken nefret ettiğim bir kızı arkadaş olarak ekleyen sevgilime inat olsun diye kabul ettim Dionysos'un arkadaşlık isteğini.Sonra onunla ilgisi olmasa da ayrıldık eski sevgilimle, onu da anlatırım bi ara.Normal muhabbet ederken bir gecede aşk meşk olaylarına geçiş yaptık ama nasıl uçtuk anlatamam.Dalga geçiyoruz şaka yapıyoruz ama üçüzlerimiz olsun falan diyoruz yani.1 hafta falan deli gibi mesajlaştık, hatta aşık oldum hatta onun için köstebek pasta yapmayı öğrendim falan filan.Sonra dengesizliği tuttu işte birden kesildi mesajlar, Lilith aslında farkındasın diy mi bizim aramızda birşey yok ayakları falan.Tüm güzel sanatlarda okuyanlar böyle midir ya tek vaka ben değilim bu konuda, bunları mı öğretiyorlar okulda size? diye bir çıkış yaptık hatta güzel sanatlarda okuyan sevgilisnin dengesizliklerine maruz kalan yakın bir arkadaşımla.
     Ahh ahh blog hiçç görüşmemiştik, yıllardır aynı şehirdeyiz ama işte durum tam da "Onca yıl sen burada, onca yıl ben burada..yollarımız hiçç kesişmemiş şu eylül akşamı dışında" ya bağlamıştı.Evet evet bu gece karşılaştık ilk kez!Ben geceleri çıkmam genelde, ama bu gece hissettim onu göreceğimi.Yanımda en yakın arkadaşım var, sürekli diyorum Dionysos şu geçen arabada mıdır acaba Dionysos yan sokakta mıdır vs vs derken...
     Karşıdan o geliyordu allahım şaka mı bu dedim, benimle dalga geçiyorsan bil ki çok üzülürüm bak panik atak var bende kalbimi boşuna 130a vurdurma dedim.Ama dinlemedi, neyse ki gerçekmiş.Onu görüp üst üste 5-6 kez Dionysos diye adını sayıkladıktan sonra nihayet o da beni gördü.Vayy Lilith dedi öpüp öpmeme konusunda bir bocalama yaşadıktan sonra öptük öyle selamlaşma babında.Konuştuk ayaküstü anam böyle bir gör boylu poslu çok da tatlı gülüyordu.Yine içmeye gidiyormuş, o resmen koşarak ilerleyen arkadaşları olmasaydı belki konuşurduk biraz daha ama gitti işte, oracıkta kalp krizi geçirecektim lan!Ve saat da tam 22.22 idi.Bu bir işaret mi blog sorarım sana!?!?!?
     Ay neyse ben 27340438393. kez eylül akşamını dinleyeyim bari
 

8 Eylül 2010 Çarşamba

Kimdir bu Lilith?

     Öyle bir kızdır işte.Lilith efsanesini duyduğundan beri hayrandır ona, içindeki feminizme hayali bir vücut bulmuştur adeta.
     Hem çok sıcaktır hem çok soğuk.Hem çok güler hem çok ağlar.Burada tüm zıtlıkları sayarak ne vakit kaybetmek ister ne de seni sıkmak.İkizler burcudur işte, değişkendir bir anı diğerine uymaz.Hem çok aşık olur hem hiçç olmaz.Olay ordadır işte, tavlaması kolay elde tutması zordur.Yolda görüp sadece beğendiği erkekten aşık oldum diye bahseder, aylarca çıktığı erkeğe aşık olup olmadığını çözemez.Anlayacağın garip bir aşk kavramı vardır.
     Gecenin 3'ünde uyandırıp hadi atla trene gidiyoruz desen nereye diye sormaz, macera sever çok sever hem de.Ama yalnızlıktan nefret eder, şuana kadar hadi kalk diyen olmadığı için gecenin bi vakti arkadaşlarını ayartıp şehrin en ıssız sokaklarında dolaşmak hariç pek de bir macerası yoktur.O maceraları kendi başına yaşamak istemediği için yalnızdır bazen.Ama kendisi gibi arkadaşları da yok değildir.
     Hedefi sinemadır, sinema okumaktadır.Ve en önemlisi artık Ege'den İstanbul'a transfer olmuştur.Yıllardır yaşamak istediği şehirde yaşamaktadır artık.Pek pek sevgili sanatçı Murat Boz'un dediği gibi hayat ona güzeldir anlayacağın.
     An itibariyle kendisinden 3. tekil şahıs olarak bahsetmekten sıkılmıştır, sıkıldım yani.Ohh! Lilith? Buyrun benim :)