1 Mart 2011 Salı

Lavinya

     Sana gitme demeyeceğim, ama gitme...
     Lavinya güzel isim bir ara düşünmüştüm kızım olursa koyarım diye, sonra çok şey gelmişti.Nasıl demeli bilmem, şey işte.O yüzden vazgeçtim.Okyanus'ta takılı kaldım, sonra bir adamla tanıştım.Bana "Bir kızım olsun, adı Okyanus olsun..." dedi daha tanıştığımız ilk gece.Billie Jean...Zaten aşık olmuşken, zaten daha geçirdiğimiz ilk saat dolmadan hayatımdaki başrol erkek oyuncu olacağını anlamıştım.Belki "Okyanus" bizim kızımız olurdu, kim bilir...
    Ya da aramıza okyanuslar girerdi...Ona gitme demeyeceğim, ama gitmesin blog.Zaten yıllardır alt gündemde olan konu birden manşet olmuştu adeta, Amerika...Ablası Amerika'da yaşamıştı bir süre, hala gidip geliyordu.Green Card'ı vardı üstelik, onun için kolaydı Amerika'ya gidip gelmek.Şuan Billie Jean ile yaşıyor ablası.İstanbul'dan, okulundan, buradaki insanlardan, yaşadığı evden, herşeyden bıkmış durumda.Amerika'ya yine gitmekten bahsediyor.Ve Billie Jean...Seneye 33 yaşını dolduruyor ve doktoraya devam ediyor olmasını takmıyor kurallar, direkt askere alınıyor.Ve Billie Jean çok hassas, çok çok hassas bir ruha sahip.Giden arkadaşlarından askerdeki hayatı ürkek gözlerle dinliyor, konusu açılınca bile morali bozuluyor...Çıkış yolu=Amerika...Askerlik korkusu, hayat standartlarının çekiciliği, annesi ve ablasının psikolojik etkilemeleri...Sonuç=Amerika...
     Giderse kalır orada...Biliyorum kalır.Onun yaptığı müziğe değer vermiyor bu ülke ve 15 yıldır yaşadığı bu şehirden bıkmış durumda...Ve daha birçok sebep...Sanırım ben, tek başıma yetmiyorum onu burada tutmak için...Duygusal davranmamak zorunda, bunun da farkındayım.Hayatı söz konusu sonuçta...
     Ama gitmesin, gitmesin...Ona gitme demeyeceğim, diyemem de, hakkım yok buna.Ama gitmesin...

15 Şubat 2011 Salı

Ben güzelim iyi bir insanım da sanki ya ben fena değilim!

     Başlığı okuyunca "bu nasıl bir egodur abi" diyebilirsiniz.Evet, insanların güzel olan şey olarak kendilerini nitelendirmeleri kadar itici birşey yoktur.Ama üzgünüm, son günlerde özgüvenim o kadar yıkıldı ki bunu söylemeye ve hissetmeye ihtiyacım var.
     Boyum 1.70 civarı.Kilom 54.Vücut ölçülerim 92-64-93.(aslında hep 49 kiloydum ve 89-60-90dı vücut ölçülerim sabitti ama birden 5 kilo aldım böyle oldu)Beyaz ötesi bir tenim var.Bir ara sivilcelerim vardı, ama artık bebek kadar pürüzsüz bir cildim var.Doğal saç rengim sarı-açık kumral arası birşeyler, boyadım tam sarı oldu ama beyaz tenli olduğum için gidiyor bana.Gözlerim ela, güneşte yeşilimsi olur.Ellerim zariftir, tırnaklarım düzgün uzar bırak manikürü törpü bile kullanmam.Saçlarım da fönlü gibi dümdüzdür.Hatta kirpiklerim de rimelli gibidir, uzun ve kıvrık.Kaşlarımın alınmamış halinde bile kavis vardır, şekillidir.Burnumun estetik olup olmadığını soranlar bile oluyor, o da bi hayli düzgündür.Dudaklarım bir garip, ince olduğunu söyleyen de var dolgun olduğunu da.Köprücük kemiklerim biraz çıkık, omuzlarım gayet dik düşük değil.Bacak boyum gayet uzun.Ayaklarım 38 numara, 37 de oluyor çoğu zaman.Kulaklarım kepçeymiş ama küçükken ameliyat ettirmiş annemler, artık gayet düzgün.Kılı tüyü çok olan bir insanım değilim, bacaklarımı hiçç almasam 2 metreden görsen yeni alınmış sanarsın.Fiziksel olarak böyleyim işte, kusurlarımı sayacak olursam ayak bileklerim göze batacak kadar olmasa da kalındır bunun aksine el bileklerim de kafama takacak kadar incedir, diş minem çok beyaz değildir bir de beyaz tenim zemin olunca pek de beyaz görünmüyor ama bir yer buldum açtırıcam rengini, lanet doğum kontrol hapları yüzünden evet artık benim de selülitim var artık az ama var yani, ayrıca bacağımın en üst kısmında boy uzamasına bağlı çatlaklar var yine göze batmayacak şekilde, bacaklarım bariz kalın değildir, ama ince de değildir çok, saçlarım çabuk yağlanır 2-3 gün yıkamazsam halim harap falan filanSonra işte iyi hoş olaylarımdan devam edelim; sesim güzeldir yani eğitimli değil detone falan olurum arada ama söylesem dinlersin yani sus demezsin, lisede bir grupta vokaldim, okul hayatım boyunca hep korolarda yer aldım, ayrıca müzik öğretmenlerim tarafından da ses rengimin güzelliğine ve müzik kulağımın iyiliğine dair yorumlar aldım hep.Sıcakkanlı bir insanım, konuşkanım öyle surat sallamam severim muhabbeti.Yerine göre çocuk ötesi olup şımarırken yeri geldiğinde temiz aile kızı modunda saygılı hanım kız olabilirim, kibarım sanki biraz bir de.Edebiyattan, müzikten, sinemadan, felsefeden az çok anlarım.Derslerim de iyidir, derece yaparak girdim üniversiteye.Ev işinden, yemekten anlarım.Tatlı pasta dendi mi işte o benim işim, ama yemek de iyidir.Zeytinyağlılar falan filan, hatta mantı bile açarım.Birkaç ay öncesine kadar haşlama süresini ayarlayamıyor biraz fazla pişiriyordum ama artık gayet güzel oluyor, öğrendim bayaa yapa yapa.4 yıl voleybol oynadım, sporla da ilgiliydim az çok.Oyunculuk-tiyatro vs dersleri de aldım.Her türk çocuğu gibi mandolin de çaldım küçük yaşlarda, ama birkaç çocuk şarkısından ibaret oldu.Org çalardım bir de, sonra gitara gittim biraz.Rodrigo'nun konçertosunu tam çalmayı başarınca bana müsaade dedim bıraktım gitarı.İyi de giyinirim sanki, yani öyle çok şık markalı uçuk fiyatlı şeyler değildir çoğu zaman ama yakıştırırım kendime.Çok makyaj yapmam, kalem çekerim genelde yeter o bana.Saçlarımı da serbest bırakırım çoğu zaman.Takı takmayı severim ama, yüzük, küpe, bileklik falan filan severim bayaa.Evet bakire değilim artık ama şu aptal genel ahlak standartlara göre bile namusluyum(!) da, yaşadığım cinsel boyuttaki herşeyi tek bir kişiyle yaşadım şimdiye kadar, o da daha yeni işte, Billie Jean...Üstelik bırak Billie Jean ile sevgili olmayı, onu ilk görüp aşık olduğum geceden beri kimselere de pas vermiyorum söz konusu sadece sohbet olsa bile.
     Şimdi bunları neden mi anlattım?İşte bu benim ne eksik ne fazla tam olarak benim.Üstelik subjektif olan kısımlar benim düşüncelerim değil, genel kanıları yazdım.Böyle işte.Gelin bir de Billie Jean'in gözünden bakalım....
     İri yarıymışım ben kiloluymuşum, herkesin "allahım bele bak ya incecik" dediği belim kalınmış, hem de ince bir bel değil normal bir belden bile kalın.Herkesin çok beğendiği sarı saç bana gitmemiş, beyaz tenime rağmen.Gerek olmadığı için manikür yapmıyorum, çok makyaj yapmıyorum, fön çekmiyorum diye bakımsızmışım her banyodan sonra yağlanıp kremlenen ben, cildini binbir türlü şeyle temizleyip bakım ürünlerine tonla para yatıran ben.Soğukmuşum herkese karşı konuşkan, sıcakkanlı, yıllardır tanışıyormuş gibi davranan ben, Billie Jean 3-4 saat bile yanımdan ayrılıp tekrar geldiğinde "özledim be seni" deyip boynuna atlayıp öpücüğe boğan ben, durduk yere 38 saniyede bir öpen ben sevgimi gösteremiyormuşum.Kullanıp yerlere attığı ıslak mendillere kadar her yeri temizleyip, her gün yemeğini kahvaltısını önüne koyup önünden kaldırıp yıkayan paklayan hatta bazen sifonunu bile çeken ben pek de hamarat değilmişim.Onun ablasının telafi sınavına girmesi için sabahın köründe 3 saatlik uykuyla ablasının okuluna gidip fakülteler arasında mekik dokuyan ben o kadar da ilgili bir sevgili değilmişim.Ve okulun santrali yanlışlıkla beni aradı diye acaba aldatıyormuş muyum, sadık değilmiş miyim?



     Böyle işte blog.Büyüye inanmaya mı başlasam?Hani şu filmlerde adam hatunu iğrenç bir cadı gibi görür ya, gerçek olmasın sakın o?


     Bu arada biliyor musun herşeye rağmen seviyorum lan Billie Jean'i.Hani böyle en yetkilisinden biri gelse dese "Billie Jean hayatı boyunca böyle olucak eleştirecek hep seni değerini hiçç bilmeyecek, yine de hayatın boyunca onunla olmak ister misin?" diye, ne yalan söyleyeyim aptal dersiniz belki ama hiçç düşünmem evet derim.
     Bu arada bu gece okuyup pek benimsediğim söz de finali olsun yazının;(çok kolay ulaştığım söylenemese de)

      Yakışıklı bir çocuk görürsün, tanışırsın, arkadaşlarına hava atarsın, hevesin kaçar.Yakışıklı bir çocuk görürsün, hayal edersin, birileri yoluyla tanışırsın, çıkarsın, hava atarsın, hevesin kaçar.Yakışıklı bir çocuk görürsün, hayal edersin, uğraşırsın, çok kafaya takarsın, senin olur hevesin kaçar.Sonra bir çocuk görürsün, o da seni görür, kolay ulaşırsın, ağzına sıçar, vazgeçemezsin...

12 Şubat 2011 Cumartesi

Değiştim ben aslında

     Bugün fazla mor değil mi?Mor hep bana yay burcunu hatırlatmıştır, hatta yay kadını.Gerçi bir yay kadını kadar bağımsız ve özgür davrandığım söylenemez son günlerde.Olsun yine de çok mor işte.
     Sahi ben ikizler burcuyum.Değişkenim oyum buyum, siz genelde "ikizler mi ıyy ikiyüzlü" dersiniz, bir ikizlerler "değişken" deriz.Her neyse aldatmaya en meyilli burç ikizlermiş, biliyor muydunuz?En sadık burçlardan birinin de oğlak olduğunu göz önünde tutarsak İkizler Lilith ve Oğlak Billie Jean'in ilişkisinin vay haline.Ama var ya, o iş aslında hiçç de öyle değil.
     Evet Billie Jean ev erkeği tam, böyle bir gör "tamam işte çocuklarımın babası" dersin.Öyle evcimen bir insan.Bana bakarsan ben pek anaç ruhlu değilim, değildim.Artık öyleyim.Evet onun gömleklerini ütülüyor, yemeğini yapıyor ve ilaç saatlerini hatırlatıyorum.Ben değiştim blog, bayaa bi değiştim.Eskiden erkek arkadaşım varken bile yan masadaki yakışıklı çocukla çaktırmadan kesişirdim, kalbimi hızlı çarptırırdı üstelik.Hiççbir zaman aktif bir aldatma olmadı hayatımda, sevgilim varken başka biriyle flörtümsü muhabbetim bile olmadı.
     Ben bunları niye mi anlatıyorum?Çünkü Billie Jean onu aldattığımı düşündü dün gece, buna inandı hatta.Arkadaşlar Billie Jean ve ben gayet yoğun bir muhabbet ortamı içindeyken telefonum çaldı.Tanımadığım 212li bir sabit hat.Ee benim İstanbul'da öyle yerleşik bir tanıdığım yok telefonumda kayıtlı olmayan, bir de sabit hat yani.Muhabbet de o kadar yoğun, öyle gülüyoruz ki açmadım.2 kez daha aradı, yine açmadım.Hatta annem aradı, onu da açmadım.Sonra çıktık arabaya bindik herşey güzel dırımtıs falan filan gidiyoruz.Billie Jean kimdi o arayan dedi, aa dedim iyi hatırlattın dur arayayım.Aradım, "... Üniversitesi'ne hoşgeldiniz zart zurt" diyor, benim okuduğum üniversite.Aa dedim okuldan aramışlar.Ama saat akşamüstü 7 falandı, imkansızdı bu.Billie Jean gayet güleryüzlü bir şekilde nasıl yani dedi telefonumdan numaraya baktı, bir de kendi telefonundan aradı.Aynı aptal ses .. Üniversitesine hoşgeldiniz diyordu.Birden konu değişti, Billie Jean'in güleryüzü değişti.Konu benim okuldan bir hocaya, bir güvenlik görevlisine vs vs işte okulun bir personeline telefon numaramı vermiş olabilme ihtimalime, o her kimse onunla ilgilenmeme, hatta flörtleşmeme geldi.Yüz kaslarım gerildi resmen bunları duyunca, dondum kaldım.Nasıl ya dedim, nereden çıkarıyorsun?Billie Jean dedi ki "Muhabbet arasında olsak bile o kadar ısrarla arayan telefon açılır, sen açmadın, aç dememe rağmen açmadın, demek ki benim yanımda konuşmaman gereken biri, demek gizli birşeyler var." dedi.Neye uğradığımı şaşırdım,"Ama annemin telefonunu da açmadım, gördün." dedim.Yine başladı, "Sen bu okulda okuyorsun, okulun numarasını nasıl bilmezsin?Elbette biliyorsun, arayanın o olduğunu bildiğin için açmadın zaten." dedi."Saçmalama, ben birinci sınıfım daha 5-6 aydır bu okuldayımve bu süre zarfında okulu aramaya hiçç ihtiyaç duymadım, bilmiyordum bizim okulun numarası olduğunu." dedim.Sustu, sustu, sustu...Tamam dedim, tekrar aradım.Operatörden sonra güvenliğe bağlandık, hoperlörü açtım duysun da inansın bana diye.Konuştum güvenlikle, bu numaradan 3 kez ardarda arandığımı ama açmadığımı okul kapanmışken saat 7 olmuşken benim bu numaradan nasıl aranabileceğimi sordum.Adam bunun imkansız olduğunu, bunun bir santral olduğunu, direkt operatöre bağlı olduğunu ve bu numaradan birinin aranmasının imkansız olduğunu söyledi.Ama arandım dedim.Sonra da daha önce de böyle birşeyin olduğunu ve santralde bazen sorun çıktığını okul bünyesinde kayıtlı öğrenci ve personel numaralarının santral tarafından kendi kendine arandığını söyledi.Kapattık, ama Billie Jean hala ikna olmamıştı.Zaman geçti, o sahneye, ben eve.
     Delirdim evde, mesaj attım ona.O başından beri onunla öylesine takıldığımı düşünüyor, ciddiyetimin farkında değil.Bunu belirttim mesajda, ona ne kadar değer verdiğimi anlatan bir sürü söz...Ve güvenden bahsettim, temelin güven olduğundan bahsettim.Sonra aradım.1 buçuk saat hiçç durmadan onu aradım, telefonu kapandı.Yine aradım hep.Çalıştığı yeri aradım, yarım saat önce arkadaşlarıyla çıktığını söyledilerDelirdim, gecenin 3ünde atladım taksiye, evine gittim.Çaldım ama açan olmadı.Bekledim, kimse yoktu.Eve geri geldim.Bir elim telefonda aramaya hala devam ettim.Saat 04.34 sonunda aradı.Şarjı bitmiş meğer, arabaya binmiş şimdi takmış şarja.Noldu dedi, telefonum açıkken 48, şarjı bitip kapanınca 19 kez aramışsın, noldu?Hiçç dedim merak ettim, hatta evine bile geldim ama yoktun.Bu tip konuşmaların ardından kapattık telefonu, almadı beni..Oysa programı bitince beni evimden alıp ona gidecektik.Sonra tekrar aradı, kedisinin maması olup olmadığını sordu.Beyfendi bu gece başka bir arkadaşında kalacakmış, başta tepki vermedim.Ama kalacağı arkadaşının cinsiyeti erkek değilmiş, delirdim.Yine tepki vermedim.Kapattık telefonu.Ama ben sinirden tepinip ağlıyorum.Mesaj attım, sırf beni sinir etmek için sırf bi kız arkadaşında kalacağını bilmem için bana kedi maması ayağı yapıyorsun, ben senin için ne kadar çok uğraştım, sana ulaşabilmek için.Daha birkaç hafta önce kedin aç kalmasın diye bende kalmamıştın, ama şimdi boşver bir gece de yemesin diyorsun.Ben de salak gibi telefonu kapattığın son ana kadar önceden hep yaptığın gibi bunun bir şaka olduğunu söyleyeceğini ve 5 dkya ordayım koş hazırlan çabuk deyip güleceğini düşünüyordum.Bu mesajdan sonra hiççbir tepki vermedi.Aradım, tartıştık.Ben sinirden ağlıyorum, o düşmanıyla konuşuyormuş kadar berbat bir ses tonunda."Hani güven üzerine kuruluydu, noldu Lilith?Ben kız arkadaşımda kalıcam deyince niye bu kadar tepki verdin, ne o Lilith yoksa bana güvenmiyor musun?Aaa olmaz, ilişki güven üzerine kuruludur."  dedi alaycı bir ses tonuyla, yine delirdim.Gelip beni almasını söyledim sinirli tonlardan en yumuşak en aciz tonlara inene dek, defalarca.Bu gece evde kalmak istemiyormuş, arkadaşına gidecekmiş, beni görmek istemiyormuş, bu bize iyi gelmeyecekmiş!Ben orda adama seni kaybetmek istemiyorum, benim için ne kadar değerli olduğunun farkında değil misin diyorum, adam diyorum seni görmek istemiyorum.
     Hayır blog bir de suçsuzum ya, nasıl koydu anlatamam.Aslında "Ne halin varsa gör, inanıp inanmak senin elinde istediğini yap, ben sana doğruyu söyledim naparsan yap" tarzında şeyler söylerdim başkası olsa, ama dedim ya bana karşı en ufak bir güvensizliği beni mahvetmeye yetiyordu.
     Bana hala inanmıyordu, ama bunu ona nolursa olsun kanıtlayacağımı gerekirse okula gidip dilekçe verip bunun neden olduğunu öğreniceğimi söyledim, yapıcam da.Belki o zaman beni suçsuz yere ne kadar kırdığını anlar.Neyse sonunda ikna oldu, geldi aldı beni.
     Sarıldım o uyurken ona, defalarca öptüm.Anladım, yok ben yapamazdım, o koku olmadan uyuyamazdım bir daha.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Pazar Sendromu Kusmaları

     Hava çok boktan.Oysa ben severdim böyle havaları.Bilmem, artık sevmiyorum.Tüm günümü aptal bir ısıtıcının önünde yanaklarımı kıpkırmızı yapana dek geçirmek üzereydim ki aptal duygusal iniş çıkışlarımla kendimi soğuk olan odaya hapsettim.Başım ağrıyordu.Böyle havalar başımı ağrıtıyordu artık.Hani saçların yağlandığında ağrır ya başın, öyle işte.
     Bir de pazar günleri böyle ağrırdı başım, pazar sabahlarından ve babamın bir pazar klasiği olarak hiççbir zaman kaçırmadığı kovboy filmlerinden nefret ederdim.O zamanlardaki gibi ağrıdı başım, evet bugün pazardı.
     Herşey nefret edilmelikti bugün.Kapının önünde dağıtılmış olan çöpler, büyük bir açlıkla söylediğim köftelerin çok yağlı olması, kahve kremasının bitmiş olduğunu sandığım için kahveyi kremasız içmem ve sonra aslında alt çekmecede olduğunu öğrenmem.Herşey kötüydü.Tatsızdı işte.Çikolata bile tatsızdı.
     En kötüsü de Billie Jean ile aramızda 2 metre olsa da aynı odanın içinde dakikalardır iletişim kurmadan durmamız.Aklıma geldi de lisede aptal pedagoji derslerinde iletişim tanımları yapardık "odada kendi başına oynayan iki çocuk arasında iletişim yoktur, iletişim bireylerin birbirini farketmesi ile başlar." Aynen öyleydi.Tam ben depresif moddan çıkmışken ve herşeyi düzeltirken yine herşey yerle bir olabiliyordu.Olmuştu da.Genel olarak herşey iyi gidiyordu ama ben bazen..Ne bileyim sinirleniyorum işte, sinir ediyor!Bombok.Ben asık bir suratla bu yazıyı yazarken o da aynı asıklıkta bir suratla doktora tezini yazıyor şimdi.Halbuki 1 saat önce beraber yazıyorduk onun tezini, iyi de yazıyorduk.Müzikten konuşuyorduk, ben onu öpüyordum, defalarca öpüyordum.
     Şimdi dudaklarım sadece kin dolu bir sesle kin dolu kelimeler fırlatmak için yaklaşıyor ona doğru.Gülerek söylediği "seni tanıdığımda akıllı bir kıza benziyordun, sonra çocuklaştın.belki de çocuksun hala." lafının bizi buraya getirmesi.Ardından da benimle toplasan yarım saat bile aynı ortamda bulunmadığı arkadaşının sözlerini dayanak göstermesi, "Alice de öyle dedi zaten." S.keyim Alice'i tamam mı?Bu mu yani?Bunu mu demeliyim?Bunun üzerine tek sözüm "Alice sevgili olduğumuzu bildiği halde arabaya binerken atak yaparak öne, "senin yanına" oturdu.Sen bile şaşırıp bana dönüp 'aa sen arkaya mı geçtin?' dedin şaşkınlıkla..Ve ben bu durumda olay çıkartmadan gülümseyip susarak ve bu konuyu bugüne kadar gündeme getirmeyerek mi çocuk oluyorum?Emin ol çocuk olsam, çocukluğu bırak belki başkası olsa orda olay çıkarabilirdi, hiççbir suçun olmadığı halde sana surat asabilirdi.Ama ben hiççbirşey yapmadım.Alice beraber geçirdiğimiz yalnızca bu andan yola çıkarak mı anlamış çocuk olduğumu?" oldu.
     Orada Cenaze olsa onu rezil ederdi eminim, yapmadığı çocukluk kalmazdı.Ama yaşım küçük ya bir kere, olgunluktan kırılsan da dalından kopup düşsen de hamsın ham!

15 Ocak 2011 Cumartesi

Ben daha 18'im!

     Tamam 19 da olabilir, 18 de.Ama 32 değilim, asıl sorunumuz bu.
     İlk kez Billie Jean'e karşı hafif de olsa soğuk hissettim bugün kendimi, uzak hissettim.Benim bu yaşta olduğuma başından beri alışamadı zaten, bu yüzden 30 yaşında bir kadınmışım gibi değerlendiriyor beni.30 yaşında bir kadından bekler gibi bekliyor herşeyi.
     Mutfağı severim blog, zevkle yemek yaparım.Hatta "yaşıt"larıma göre gayet de iyi yaparım.Ama Billie Jean bunu göremiyor, benden 30 yaşında bir kadın ustalığında yemek yapmamı bekliyor.Ev işi konusunda da öyle.Biraz dağınığımdır evet ama pis değilim.Üstelik özen gösteririm genel olarak, hele ki Billie Jean'in evini kendi evimden daha özenli temizleyip topluyorum, birlikte yaşamıyoruz ama 1 haftadır kendi yatağımda uyumuyorum.Orada yiyip içiyorsam elbette yardımcı olma gerekir diye düşünüp hallediyorum işleri.Ama Billie Jean yine benden süpersonik bir hamaratlık bekliyor.Blog ben daha 4 aydır ailemden ayrı evde kalıyorum.Yapılması gereken şeyleri biliyor ve yapıyorum, ama ustası değilim elbet.4 ay nedir ki?
     Tamam eleştiriyor, iyi oluyor, her zaman yaşımdan daha çok bilgi ve beceriye sahip olmak istemişimdir.Ee bu eleştiriler de bana yol gösteriyor, güzel.Ama beni başkasıyla kıyaslaması!Hele ki Cenaze ile!Ya inanabiliyor musun bana "Alışkın değilim ben böyle, Cenaze çok hamarattır mesela.2 dakikada yemek pişer, 5 dakikada pırıl pırıl olur etraf." Bana bunu söyledi ya, beni onunla karşılaştırdı ya işte ilk kez o an koptu aramızda birşeyler.Onu duyduktan sonra otobüsün gelmesine 20 dakika olmasına rağmen çıktım evden, yanında durmak bile istemedim.Gülümsedim öyle deyince, hiçç belli etmedim bozulduğumu.Ama resmen içimde birşeyler yıkıldı , içimdeki Billie Jean'den yıkıldı birşeyler.Cenaze 8 yıldır ayrı yaşıyor, daha iyi bilmesi daha yatkın olması normal değil mi?
     Gelelim cinsellik konusuna...Ben ilk Billie Jean ile yaşadım herşeyi.İlk yani ilk işte blog, ilk...İlk deneyimimde 40 yıllık fahişe gibi sevişemezdim ya.Patates çuvalı gibi asla olmadım.Hatta çok rahat ve doğal olduğumu, ilk olduğuna inanamadığını bile söylemişti.Ama bana salak bir cinsellik muhabbetinde "sen bizi izleseydin x ile sevişirken çok şey öğrenirdin haa" deyip gülebiliyor.
     Tüm bunları gülerek söylüyor, hatta beni kızdırmak hoşuna gidiyormuş bir de bu açıklamayı yapıyor ama...Başarıyor ama kızdım cidden, mimiklerimi dondurdu resmen yanak kaslarım ağrıyor(birşeye kızıp da tepki vermeden herşey normalmiş gibi yaparsam hep böyle olur)
     Ona da hak veriyorum daha önce kendinden 13 yaş küçük biriyle olmamış ki, ama ben nasıl onun yaşını göz önünde tutarak hareket ediyorsam o da yapmalı, diy mi?Ben de hayatımı 30 yaşında adamlarla geçirmedim ama hiçç yaşamadığım bilmediğim halde gerektiğinde 30 yaşında gibi olabiliyorum.O daha önce benim yaşımda oldu, biliyor ne hissedebileceğime ne yapabileceğimi neyi yapamayacağımı..Ama neden böyle o zaman, neden?

25 Aralık 2010 Cumartesi

Alakasız

     Facebook sohbet listesinde adını gördüğümde bir kerede hatırlayamadığım insanlar olsun istemiyorum.Yüzeysel ilişkiler, samimiyetsiz selamlaşmalar, gece yarısı muhabbet edecek kimse kalmadığı için mecburiyetden birbirine laf atmalar vs vs bilmiyorum, çok..Çok kötü işte, gereksiz çünkü samimiyetsiz.Aynı düzenli fırçaladığım halde bembeyaz olmayan dişlerim için aldığım diş ürünleri gibi, samimiyetsiz.5 dakikada bembeyaz dişler, hadi canım?Peki neden para verip aldım?Bilmem, almak istedim, kanmak istedim.Almak derken Billie Jean'e hediye almalıyım, orjinal birşey olsun istiyorum ama aklıma gelmiyor.Gidip Mudo'daki o küçük gitarlı aksesuarı alıcam biliyorum, o yüzden kasmıyorum çok.Doğumgünü gecesinde giyeceğim elbise, bolero ve ayakkabıyı aldım.Uygun çorap bulamadım, yokluktan değil.Milyonlarca külotlu çorabım var, daha hiçç giyilmemiş bile var bir sürü.O yüzden karar veremedim.Saçlarımın diplerine krepe yapıp köpükle dalgalandırmayı düşünüyorum.Elbise gri, bolero siyah.Gri geçişli göz makyajı yaparım, göz makyajından başka da birşey yapmam.Biliyor musun blog ben göz kaleminden başka birşey kullanmam genelde ama insanlar bana çok makyaj yapıyormuşum muamelesi yaparlar.
     Odamı toplamalıyım, aldığım tüm kıyafetler minderlerimin üzerinde bir kez bile giyilmeden buruştu bile.O faturayı ödemeliyim, ama gitmek çok zor geliyor evime yalnızca 5 dakika uzaklıkta olan fatura ödeme merkezine.Ben kırmızı şarap severim blog, çok severim.Öyle söyleyeyim dedim.Midemle de arası iyidir şarabın.Yıllardır içtiğim halde bira bile midemi bulandırırken şarap bulandırmaz hiççbir şekilde, her kadehi daha da zevk verir.Topuklu ayakkabıyla dolaşıyorum evin içinde, daha kadın hissediyorum kendimi, her kadın gibi.Ama güzel, keşke biraz daha uzun olsaydım, güzel olurdu yani.Belki manken olurdum o zaman, birkaç cm daha uzun olsaydım belki şansım olabilirdi.Yok yok ben oyuncu olucam, mankenliğe gerek yok.Hem o zaman erkek arkadaşım varken topuklu giyemezdim büyük ihtimal.Nedense benimle aynı boyda ya da birkaç cm uzun erkeklerle çıkıyorum hep.Bir kere olmadı şöyle dalyan gibi sevgilim.Neyse canım, dert değil.
     Doğum kontrol hapı kullanıyorum ben uzun süredir kistlerim için.Şimdi ek olarak doğum kontrol işlevi de görüyor.Gece yatmadan önce içiyorum genelde, içmeyi unutuyorum bazen deli gibi kalkıyorum yataktan.Düşünsene hamile kaldığımı, off tamam dur sus düşünme.Sağ köprücük kemiğim acıyor, geçmedi kaç gündür.Acımasın, ben çok seviyorum köprücük kemiklerimi.Biraz daha çıkık olsalardı daha da severdim.Kargamı seviyorum, odamın köşesinde duruyor öyle biblomsu bi olay olduğundan habersiz.Çok tatlı ama, eski erkek arkadaşım almıştı ama hala seviyorum kargamı.Mumlarımı seviyorum, odama girdiğimde o kokuyu duymak güzel.Geçen gün Marilyn Monroe'lu iç çamaşırı aldım, çok mutlandım.Utanmasam hiçç değiştirmiycem, şaka şaka.
     Ve son olarak biri beni Puglia'ya götürsün.

19 Aralık 2010 Pazar

Mim

     Bir kişi seçtim ve onunla neler yapmayı sevdiğimi yazıyorummm.Ah Mona Lisa seni yazıam tabiki, neler yapmadık ki.. :)
     Mona Lisa lisede de en yakın arkadaşım olmakla birlikte o İstanbul'un bir ucunda ben İstanbul'un bir ucunda yaşasam da "üniversiteye gidince lise arkadaşlıkları biter" tezine nanik yaparcasına hala ve hala en yakın arkadaşım.Hatta şuan yan odada uyuyor kuzucuk.Biz onla neler mi yaparız?
     Eskiden yaşadığımız şehrin küçüklüğünden, sıradanlığından nefret ederdik.O kadar küçük ki kaybolmak bile imkansız derken gözlerimiz parladı aniden.Ve o günden beri hiçç bilmediğimiz sokaklara girip kaybolmak en büyük zevkimiz olmuştu.Market sevdamız vardı, her öğle arası, okul çıkışı, etüt çıkışı vs vs markete girmezsek olmazdı.Market bizim yuvamızdı lan!Kimi zaman çatlayan dudaklarımıza nivea sürmek, kimi zaman ısınmak için girsek de jelibon, cips ya da binbir çeşit çikolata almadan çıktığımız pek nadir görülmüştür.Sonra ne erkek keserdik be!Dersanede olsun, yolda olsun, cafede, orda, burda radarlarımız hep açıktı.Kesecek bir insan mutlaka bulurduk, aynı anda farkederdik.Hiçç olmamıştır "yaa geçen çocuğu nasıl görmezsin çok tatlıydıı" dedğimiz.Genelde "gözleri çok güzeldi" lafının üzerine "tamam gözler iyiydi ama elleri daha bir güzeldi" gibi yorumlar olurdu.Ben bu kadar ayrıntısına bakarken hiççbir zaman çaktırmasam da Mona Lisa en ufak bir bakışını eşek gibi çaktırırdı.Ben hep kızardım ona çok belli ediyor diye.Çaktırmadan kesme dersleri verirdim hey gidi günler heyyy...
     En arka köşede oturdum lise hayatım boyunca.Son sene de önümdeydi Mona Lisa.Facebook'ta dönen türlü videolar sınıf tarafından oyuncu kişiliklerimize iletilirdi, biz o videoları canlandırır, koparırdık ortalığı.Mala bağlayan gomşu teyze, havva başkan, al gırdın gırdın bunlardan yalnızca birkaçı.Ha bir de Bihter'le Behlül'ün efsanevi tango sahnesinin her figürünü çıkartmıştım ben.Ben Bihter olmuştum, o Behlül.Açardık müziğini, sınıfın ortasında yapardık o dansı ve millet yine iptal.Hiçç utanmazdık biz sınıfta, sahne gibi birşeydi.Dans ederdik, şarkı söylerdik, sürekli birşeyler canlandırırdık falan filan.
     İstanbul'a geldik sonra.Paramızın son demleriyle içki alıp Cihangir Parkı'nda otururduk.Hatta bir gün bir tinerciyle kanka bile olmuştuk.Sabah eve dönerken herkese günaydın demiştik kafamıza esince.Gecenin bi yarısı evde pijamalarımızda otururken "hadi Taksim'e gidelim" lafına hiççbir zaman hayır demezdik.Yolda şarkı söyleyenlerle beraber şarkı söylerdik.Şarkı söyleyen kimi görsek direkt gidip kaynaşır eşlik ederdik.
     Şu İstanbul ile ilgili anlattıklarım birkaç ay öncesine ait olsa bile artık yapmıyoruz be blog.Mona Lisa büyümedi hala ama ben çok büyüdüm bu birkaç ayda.Şimdi olsa yapmam sanırım bunları.Hatta Mona Lisa'nın barmenlerle olan ilişkilerine "Bana bak kendine gel, İstanbul burası.Götürürler seni ruhun duymaz.İnanma şunların aptal aşk masallarına elin barmeni kaç kız götürüyordur kimbilir ne aşkı hangi dünyadasın sen!Barmenle bardan elele çıkıp masum ve romantik bir aşk yaşayacağını mı sanıyorsun?Yatağında uyanırsın akşama bara gidersin, tanımaz bile seni.Bak Mona Lisa kendine gel döverim kızım seni" diye çıkışmalarım bile oluyor.
     Ya blog böyle işte.Mimlenenler; bilemedim ben onu.İsteyen yazsın.Başta zor geliyor ama yazarken gülümsetiyor insanı :)