22 Ekim 2010 Cuma

Ev Arkadaşı kavgaları vol.256853

     Sana ev arkadaşımdan bahsettim mi hiçç?Hayır.Sıkı dur öyleyse, bu yazıda baya bi bahsedicem...Aslında iyi aramız ama bazrn fena doluyorum, bu yazı da taşma anı olucak sanırım.Blogtaki adı Audrey olsun.
    Ev arkadaşı iyidir, seni kiranın yarısından kurtarır, evde senden başka nefes alan birinin daha olması güven verir falan filan.Başta herşey çok güzel başlar.Her yakın kız arkadaş üniversitede aynı evde kalma hayalleri kurar.Sen yemek yaparsın ben bulaşık yıkarım der, dalar işte öyle hayallere bilirsiniz.Ama hayaller öyle olmaz.Neyse bu kadar olgusal konu yeter, gelelim benim olayıma.
     Audrey ile ilkokuldan beri tanışıyorum, babası da öğretmenimdi hatta çok severdim.Kız benim kafadan gibi hafif uçuk duruyordu zaten karşıdan bakınca, tamam dedim olur.Ee bir de aynı bölümdeyiz, oha dedim süper.Ama anladım ki o kadar süper değilmiş, neden mi?
     Bu yazıyı yazmamın nedeni; cumartesi arkadaşlarım bize gelecek diye alıp şimdiden dolaba koyduğum carte dor'un yarısını yenmiş bulmam...Şimdi deme ama alt tarafı 5-10 liralık şey diye, önemli olan düşünmek yavrum.Ben geçen ay arkadaşlarım gelecek diye yaptığım tatlının toz şekerini bile kendi cebimden aldıysam, ortak hesaba dahil etmediysem o da bunu düşünmeliydi bence.Ya biz bu dondurmayı almadık beraber, gökten zembille inmedi ya herhalde Lilith almıştır demeliydi.Gerçi maşallah demiş ve afiyetle yemiş.Hayır olay cidden yemesi değil ama gecenin 2sinde işten geliyorsun eve acayip yorulmuşsun dolabı açıyorsun ve manzara bu...Ben çıldırmayayım da kimler çıldırsın lan.Gerçi halası vardı bilmiyordur kadın belki o yemiştir ama cidden delirdim o gece.
     Ben evi kedi besleme hayalleriyle tuttum, hayvanlara özellikle kedilere bayılırım.Evle ilgili en büyük hayalim kedi beslemekti, Audrey istemiyor diye besleyemiyorum.Param yok şu öğrenci halimle işe başladım, bildiğin menopozlu teyzelerin "ay yazık hem çalışıyor hem okuyor" dediği zavallı öğrenci sıfatındayım.Neden?çünkü paraya ihtiyacım var.Ama Audrey evimizin boş odasına 3. kişiyi kabul etmiyor.Halbuki bu beni aylık 200-250 liradan kurtaracak ve bu para maddi seviyesi normal olan bir öğrenci için küçümsenecek birşey değil.Dur daha bitmedi, abartmıyorum 2 günde bir çamaşır yıkıyor.Bunun nedenini hala çözemedim.Ama normali bu olmasa gerek.
     Oradan bakınca nasıl görünüyor bu sorunlar bilmiyorum ama üst üste gelince acayip büyüyor..Ne o kafa denkliği, ne yapayalnız olduğun İstanbul'da aynı şehirden geldiğin bir insanla birlikte yaşamanın sevinci, ne oturup kızkıza yapılan dedikodunun tadı...Hiççbirşeyi görmüyor gözün blog.
     Böyle işte blog...Şimdi gidip uyumalıyım.Yarın okula, oradan da işe geçicem.Malum, para lazım.Hayırsız baban beş kuruş göndermezse, ananenin emekli maaşıyla yaşamaya çalışırsan ha bir de durumu bilen ev arkadaşına 3. kişiyi alalım diye yalvarmana rağmen resti çekerse sana başka yolu yok, eşek gibi çalışacaksın.Gerçi tamam ananemden gelen parayla rahat rahat yaşıyorum ama ben gezmeyi tozmayı giyinmeyi süslenmeyi seven bir insanım.Haliyle bunlar için de ayrı bir bütçe lazım.Onu bunu bırak da cafenin kapısının önünde "merhaba canlı müzik var bu akşam, girmek ister misiniz?" diyenleri terslemeyin olur mu?çok koyuyor lan.

3 yorum:

  1. O canlı müziğe davet edenler ve bi yerlere davet eden diğer insanlar içlerinden çok pis sövüyordur bence yoldan geçenlere. Green peace'ciler de sövüyodur, herkes sövüyodur. Ama ben bi yaya olarak en çok green peace yavşaklarına kılım. Diğerleri müşteri çekmeye çalışıyorlar hadi tamam da, green peace ne abi!

    Bazen insanın gözüne çok batıyor böyle şeyler. Yurtta 1 sene kaldım, test ettim, onayladım. Şimdiyse bi başıma yaşıyorum, karışanım yok, edenim yok, dondurmamı yiyenim yok. oh mis mi desem ne desem bilmiyorum ama insan bi tıkırtı istiyor evde be ya! :)

    YanıtlaSil
  2. Bizim yurt hayatımızda bizlyer sevgi yumağı gibiydik. Hala birbirimizi arar buluşuruz. anılarımızı yadederiz.

    YanıtlaSil
  3. ya iyi hoş da bilemedim ben onu.görünürde herşey iyi ama içten içten fena kuruluyorum ben

    YanıtlaSil